Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şahin Kaya

Şahin Kaya
@sahinkaya35
"Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir." Engin Geçtan
Lisans
Konak, 1 Eylül
382 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
İnsanların her zaman mitoslara ihtiyacı olmuştur. Yıllarca, içinde yaşadığı sistemin çıplak gerçeklerine ilişkin bilgi bom­bardımanına sürekli açık olmak, terapistin mitos yaratma ihti­yacını ketleyebilir. Mitoslarını tümden yitirmek ise bir terapis­tin trajedisi olabilir. Onun için terapist, yaşadığı evrene yaban­cılaşmasıyla sonlanabilecek tehlikeli bir gidişe kapılmama konusunda dikkatli olmak zorundadır.
Reklam
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Seninle karşılaşana değin birini böylesine sevebileceğimi aklıma bile getirmemiştim.
Sayfa 365 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Ah dostum, insanın gözyaşlarından utanması, onları saklaması ne acı!… Yalnızca gençlikte müsamaha gösterilir ağlamaya, gözyaşları bir tek gençliğe yakışır.
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Bir kez olsun güldüğünü görmedim. Sanki kendini bir hücreye kilitlemiş, anahtarını da suya atmış. Sanırım zamanında çok acılar çekmiş, bunları hiç kimseyle paylaşmamış hep içine atmıştı.
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Duygusal ağırlığı kaybolmuş ilişkiler, etkisini yitirir. Yoğun nöbetleri kontrol altına almak için ameliyatla amigdalası alınmış genç bir adam insanlarla ilgisini tamamen kesmiş, herkesten uzak, yapayalnız yaşamayı tercih etmişti. Çok iyi konuşabildiği halde yakın arkadaşlarını, ailesini, annesini bile tanıyamaz hale geldi ve bu kayıtsızlığı karşısında onların çektiği acıya da duyarsız kaldı. Amigdalası olmadığı için hissetmeyi, hissettikleri hakkında bir şeyler hissetmeyi unutmuş gibiydi.¹³Amigdala, duygusal belleğin ve başlı başına anlamın deposudur; amigdalasız yaşam, kişisel anlamlarından soyutlanmış bir yaşamdır.
Reklam
Eski kurama göre sinyaller neokorteksten limbik beyne gönderiliyor, oradan da uygun tepki beyne ve bedenin geri kalan kısmına yayılıyordu. Bu çoğunlukla böyledir; ancak LeDoux, kortekse giden büyük nöron topluluğunun yanı sıra küçük bir nöron demetinin talamustan dosdoğru amigdalaya yöneldiğini bulguladı. Bu küçük ve daha kısa yol –adeta bir sinirsel arka yol– amigdalanın duyulardan gelen sinyalleri doğrudan almasını ve neokorteks tarafından tamamen kaydedilmeden önce bir tepki başlatmasını sağlıyor.
Duygularımız; düşünmek ve planlamak, uzak bir hedefe hazırlanmayı devam ettirmek, sorunları çözmek gibi yeteneklerimizi engellediği ya da güçlendirdiği ölçüde, doğuştan gelen zihinsel yetilerimizi kullanma kapasitemizin sınırlarını çizerek hayatta neler yapabileceğimizi belirler. Yaptığımız işe, heves ve keyifle –hatta uygun düzeyde bir kaygıyla– motive olduğumuz ölçüde de bizi başarıya ulaştırır. İşte duygusal zekâ tam da bu anlamda temel bir yetenektir ve diğer tüm yeteneklerimizi, bileyerek ya da körelterek, derinden etkileyen bir güçtür.
Csikszentmihalyi, sanat okulunu bitireli on sekiz yıl olmuş iki yüz sanatçı üzerinde yaptığı araştırmada, öğrencilik günlerinde salt resim yapmanın zevkini tadanların sonradan gerçekten ressam olduklarını tespit etmişti. Sanat okuluna ün ve zenginlik hülyasıyla girenlerin ise mezun olduktan kısa bir süre sonra sanattan uzaklaştıklarını bulgulamıştı. Csikszentmihalyi şu sonuca varıyor: “Ressamlar her şeyden önce resim yapmak istemelidir. Eğer sanatçı tualin önünde bunu kaça satacağını ya da eleştirmenlerin neler söyleyeceğini düşünüyorsa, özgün tarzlar deneyemez. Yaratıcı başarılar tüm zihni bir noktada toplamaya dayanır.”⁸⁰
Modern yaşamda kaygı çoğunlukla ölçüsüz ve yersiz oluyor; sıkıntı, zaten katlanmak zorunda olduğumuz durumlar karşısında, ya da zihnimizde yarattığımız gerçek olmayan tehlikeler yüzünden ortaya çıkar. Tekrarlanan kaygı nöbetleri, stresin yüksek düzeylere ulaştığını belirtir. Kaygı ve stresin tıbbi sorunları nasıl şiddetlendirebileceğine dair ders kitaplarında verilen bir örnek, sürekli endişe içinde olan bir kadının gastrointenstinal (mide-bağırsak) sorunlarının nüksetmesidir.
MATEMATİK SEKSÜEL Bir gün, bir an-bir günün bir anında Seni sevecek kadar-sana seni anlatsam Başımdaysam sonunda-sonundaysam başında Yürüyor yenilenen, yorulmayan bir anlam. Sözcüklerin içinde-sözcüklerin dışında. Düşünlerinde eksik, yaşamlarında tamam. Sen de anlamalısın gidiyorken yanında. Başına vura-vura ben sana anlatamam. Üşünen gecelerin sıcak karanlığında İki'den bir'i, bir'den iki'yi çıkaramam.
Reklam
Hisler saatlerce içimizde kaldığında, daha suskun bir biçimde, ruh halleri olarak devam ederler. Ruh halleri duygusal bir ton verir, ancak algılama ve hareket tarzımızı duygunun en yoğun olduğu zamanki harareti kadar güçlü bir şekilde belirleyemezler.
Ekman ve çalışma arkadaşlarının elde ettikleri bulgulara göre; tepkiyi doğuran olaydan saniyenin birkaç binde biri kadar bir süre sonra, duygusal ifadeler yüz kaslarındaki değişikliklerde kendini göstermeye başlar ve belli bir duyguya özgü fizyolojik değişimlerin başlaması da –kan akışının yön değiştirip nabzın hızlanması gibi– bir saniyenin kesirleri içinde olur. Bu sürat, özellikle ani bir tehditin doğurduğu korku gibi yoğun duygularda ortaya çıkar.
Paul Ekman’a göre duyguların, başladıklarının bile tam farkına varmadan bize hâkim olmalarını sağlayan bu sürat, evrimsel uyum yeteneklerinin bu kadar yüksek olabilmesinin şartıdır. Acil durumlar karşısında ne yapacağımızı ya da nasıl bir karşılık vereceğimizi düşünmeye zaman harcamadan tepki göstermek üzere bizi harekete geçirirler. Yüz ifadesindeki hafif değişikliklerden duyguları saptamak için geliştirmiş olduğu sistemi kullanan Ekman, yarım saniyeden az bir süre içinde insanın yüzünden gelip geçen bütün mikro duyguları izleyebilmektedir.
Çocuk yetiştirme tarzının etkisini değerlendiren Washington Üniversitesi’nden bir ekip, duygusal açıdan ustalık sergileyen ebeveynliğin vagus siniri işlevinde olumlu yönde bir değişime yol açtığını keşfetmiştir. Bu araştırmanın başındaki psikolog John Gottman’a göre, “ebeveynler vagus sinirinin uyarılma derecesini, çocuğa duygusal rehberlik yaparak değiştirirler: Onlarla duyguları anlamak, eleştirici ve yargılayıcı olmamak, duygusal zorluklara çözüm bulucu bir yaklaşım sergilemek hakkında konuşarak, başkasına vurmak veya üzgünken kendini geriye çekmek yerine alternatif üretmek gibi konularda, ne yapacaklarını öğretirler.” Anne-babalar bunu iyi yaptığında çocuklar bedende ’savaş ya da kaç’ hormonlarını harekete geçiren vagus siniri etkinliğini daha iyi bastırarak, daha olumlu davranışlar sergileyebilir.
Davranışsal genetikçilerin gözlemlediği gibi, genler tek başına davranışı belirlemez; çevremiz, özellikle de büyürken yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz, yaşam ilerledikçe mizaçla ilgili bir eğilimin nasıl ifade bulacağını belirler. Duygusal yeteneklerimiz sabit veriler değildir; doğru bir öğrenmeyle geliştirilebilirler. Bunun nedeni ise, insan beyninin olgunlaşma biçiminde saklıdır.
3.607 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.