Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

yerkuşağı

yerkuşağı
@sausade20
öğrenmek için dünyaya gelmedik mi diyenlerden.....Okuyorum, o halde varım. Acı çeken ruhlar birbirini tanımak ve birbirilerine yanaşarak acılarını ikiye katlayarak artırmak gibi inanılmaz bir özelliğe sahiptirler.
Jean Christophe Grangé
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz.
Reklam
Dil kullanımı nerede ve hangi zaman diliminde olursa olsun daima siyasal bir içeriğe sahiptir. Çünkü dil onu kuşatan sosyal dünya ve o sosyal dünyanın ideolojileri tarafından sarmalanmış durumdadır. Psikoterapide Yeni Soluk: Öyküsel Terapi,Hilal Çelik
Çok havalanmamıştım aslında ama düşüşüm çok sert oldu gözlerinden öyle ki çakıldım

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ölümden sonra hayat yoksa hayatın kendisi ölümdür.” der Tolstoy.
"Yaşlı bir insan öldüğü zaman," der, "bir kütüphane yanmış gibi olur" (Polster, 1987)
Reklam
Costica Bradatan, The Washington Post
“UYANDIĞINDA DAHA ÇOK ÇALIŞABİLMEK UĞRUNA UYUMAK, ACINASI BİR YAŞAM BİÇİMİDİR. KEYİF İÇİN UYU, KÂR İÇİN DEĞİL.” En zeki ve yaratıcı zihne sahip tür biziz. Sadece biz, türünün huzursuzluğuna deva bulmak için bir düşünce disiplinini –felsefeyi– yarattık. Öyleyse nasıl oluyor da kediler bir şekilde hep memnun ama biz hep dertliyiz? Belki de büyük filozoflarımızdan çok, kedilerden öğreneceklerimiz vardır. Çağdaş düşünür John Gray insanın felsefeyle, inanışlarla ve modern araçlarla kurduğu dünyasının kırılganlığını bir kedinin patisiyle yoklayıp test ediyor; sevgi, bağlılık, ölümlülük, ahlak, kıskançlık ve benlik gibi belalı konuların kediler için neden meseleye dönüşmediğini anlamaya çalışıyor. Montaigne’in meşhur kedisinden, Vietnam Savaşı’nı cesaret ve neşesini kaybetmeden atlatmış kedi Mèo’ya, oradan da kedilerle ilgili kendi gözlemlerine uzanarak bir canlının “doğasına sadık olmasının” iyi yaşamak için kilit önemini vurguluyor. Bebeklikten itibaren toplumsal kabullere göre inşa ettiğimiz kendimize dair imgelerin çoğu zaman bedenimiz ya da yaşamımızın gerçekliğiyle uyuşmadığını, dolayısıyla onların peşinden koşmanın mutluluktan çok hayal kırıklığı getireceğinin altını çizerek, hayatlarımızın her türlü mükemmellik fikrinden daha zengin ve daha anlamlı olduğunu gösteriyor. Kedi Felsefesi, kışkırtıcı fikirleriyle okurlarını silkeleyen, yün yumağına dolanmanın kedilere özgü olmadığını gösteren küçük ama tesirli bir kitap. “Gray fikirlerimizde kendimizi pohpohlayıcı, aldatıcı ve sığ ne varsa tespit etmesini sağlayan bir altıncı hisse sahip sanki.”
Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları, Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar Seninle yeşerdiler, seninle soldular... Olsunlar senden sonra da umut yaprakları. Özdemir Asaf
Bir Fincan Kahve, Murathan Mungan çok zaman sonra oturup bir fincan kahve içebilmeli insan eski sevgilisiyle geride bunu bırakabilmeli yalnız ya da birlikte çekip giderken bir ilişkiden her şey dün gibiyken
yorgunum, kırgınım yanımda olmayanlara şefkatinden beni esirgeyenlere sevgi sözlerini dilden düşürmeyip arkasında mutluluklarımı çalıp kaçanlardan şimdi müziğin sesini açıyorum duymamak için kendimi sadece dinliyorum hiç bilmediğim dillerden şarkıları seni hatırlatmayan sadece mücadelemi hatırlatan şarkılarımı zira sen hatırlanmayı hak etmiyorsun tüm haykırışım beni hak etmeyenlere ve sevgiye sahip çıkmayanlara en büyük tahammülsüzlüğüm ise haksızlığa şimdi gelecek düşünü kuramıyorum sen olmadığın için değil ben artık hedefimden geri koşturulduğum elimden tüm hayallerim çalındığı için içimi dondurdunuz
“Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek ‘sevgisi’ ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ‘ilgi’ dir.” Erich Fromm
Reklam
kalbimi kaplayan resmini de kaldırdım
her gün biraz daha aşık oluyorum sana diğerleri gibi değilsin bu yüzden sevdim seni yapıcısın o güler yüzün her problemi çözer gibi geliyor elimde değil
Yokluğuna alıştım da başkasıyla olmana dayanamadım.
Bir zamanlar gökte mavi bir nehir yeryüzünde ise altın bir nehir akarmış. Yeryüzünde gezen tanrılar, bu mavi nehirle altın nehir arasındaki geçişi Ejderha Kapısı adı verilen bir şelale ile kapatmışlar. Altın nehirde yüzenlerin en güzelleri ise Koi balıklarıymış. Koilerden en küçük olanı bir gün başlamış akıntıya doğru yüzmeye… Şelaleye ulaşmak için yüzmüş de yüzmüş; ben diyeyim bin metre siz deyin on bin metre… Koinin akıntıya karşı yüzerkenki çabasını duyan tanrılar “bu bize karşı geliyor” diyerek onu durduracak birçok engel çıkarmış karşısına ancak minik Koi devam etmiş. Şelaleye ulaştığında Koi, tepeye ulaşabilmek için zıplamaya başlamış. Ancak zaten yüksek olan şelale bir de uzun yolun yorgunluğu nedeniyle ona daha da yüksek görünmeye başlamış. Pes etmek ise aklının ucundan bile geçmemiş. Çok yorulduğunun farkında olduğu için geriye kalan tüm gücünü geriye kalan tek atlayışta kullanmaya karar vermiş. Koinin çabalarını bir kenardan izleyen Su Tanrısı, Koi son atlayışını gerçekleştirirken sulara emretmiş ve onun daha yükseğe zıplamasına yardımcı olmuş. Karşısına ne zorluk çıkarsa çıksın pes etmeyen minik Koi ejderha kapısından geçer geçmez bir sisin içine karışmış. Sisin diğer tarafından ise muhteşem bir ejderha olarak çıkmış. O zamandan beri bu minik Koi gibi cesaret, kararlılık ve çaba gösterip kapıyı açan her balık bir ejderhaya dönüşürmüş.
816 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.