Peki bütün bunlar niye oldu?
Hayır demeye cesaret edemediğiniz için.
Çoğunlukla da neyin sizin adınıza doğru ya da yanlış olduğuna karar veremediğiniz için.
Kendinizden öylesine uzaklaşmışsınız ki, yumurtayı bile nasıl sevdiğinizden emin değilken ve çok zaman "Fark etmez" diyerek her sonuca tahammül gösterirken, hayati kararlarınızda kendinizden ne kadar emin olabilirsiniz ki?
İnandığınız şeyler istediğiniz şeyler olmayabilir. Can acıtıcı da olsa bu itirafı yapabilecek cesareti gösterin. Kendinize karşı dürüst olun.
"Bilmiyorum, bazen yüreğimde sert bir kabuk olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey o kabuğun içine giremiyor sanki. Birini gerçekten sevebileceğimden şüphe duyuyorum."
gece yarısı kütüphanesi tek gecede okuduğum bir kitap oldu. bekledigimden cok daha akıcıydı.
kitapta yapılan varoluşçuluk ve azıcık da olsa stoacılık atıflarını çok sevdim. aşırı beklentiye girilmeden hoş vakit geçirmek için okunacak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Bulutlara baktım. Sanki her şey orada yazılıymış gibi yavaş yavaş kavradım. Benimki de onlarınkine benzeyen bir ağırlıkta kalp değil, dünya ağrısı. Sadece kendi dertlerimin değil, başkalarınınkine derman olamayışın da yüküydü sırtımda taşıdığım. Senelerce kalbimi rendeleyen suçluluk hissi, bu yükün pişiydi. Kabuğun altındakilerden çok üstündekilerle yaptıklarımdan ziyade yapmadıklarımla ilgiliydi. Başkalarının yanından bir gölge gibi sessizce geçişimle, dünyaya değmeden parmak uçlarımda yürüyüşümle. Kendime bir pusula, bir baston bulamamaktan yakınırken, kimseciklere baston, pusula olmayı beceremeyişimle.