“Cevap vermek bile gelmedi içinden. Bir şeyler oluyordu ona, ağlama nöbetleri, panik ataklar gibi; ama içinden yayılıyor değil de dışarıdan üzerine çöküyor gibiydi bu şeyler. Hiçbir his yoktu içinde. Dondurucudan çıkarılmış bir yiyecek gibiydi; sanki dışı hızla erimiş ve her tarafa akmış haldeydi ama içi hâlâ kaskatı, donuktu.”
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...