Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Özen gösterilen dış görünüş cilalanıyor, dışarıdan bakıldığında herkes kusursuz.Oysa vicdanlarının derinliklerinde lağımlar, çirkef kuyuları var.Bu döneme şu nitelemeyi bahşediyorum:Kirli temizlik.
20 yaşımda ben, 35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına
oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yașımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim
"Sen karışma moruk" dediler
Büyük hır çıktı.
Komşular altan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağrıyorsun tanımadığın adamları evine.
Can Yücel ("Davet..."şiirinden)
"Gülüp eğlenmeliydim
Su gibi akmalıydım şu yaşımda,
Oysa ağır ağır düşünüyorum geleceği...
Kaç gecem daha böyle huzursuz geçecek?
Beni felaketler değil düşünmek mahvedecek."