30 Kasım'da inşallah Sultan geliyor. İstanbul Tepeören'de Kasr-ı Arifan Camii'ne gidin.
En azından halis niyetle bir seyyidi, bir alimi ziyaret niyetiyle gidin. Oranın havasını, kokusunu tadın. Yeter...
Müminin Mümini Allah rızası için ziyaret etmesi de ibadettir. Hiçbir şey yoksa bile bu niyetle gidin. Yeter ki gidin.
Yokluğuna alıştım sanma... Hiç alışamadım. Yerli yersiz aklıma düşüyorsun. Bir çift sürmeli göz kesiyor nefesimi. Sonra başka bir çift göz hatırlatıyor bana usulca "Kişi sevdiğiyle beraberdir."
Kısacası... Sakî, sakilik yapıp derman veriyor yarama.
İhya adlı eserinin çok çok detaylı olması, hem de cilt sayısının fazla olması sebebiyle daha kolay okunabilir, daha hızlı fayda elde edilebilir ve kolay taşınabilir olması için İmam Gazali (k.s) Hazretleri'nin "İhya-u Ulumid'din eserinin özeti" diyebileceğimiz muazzam lezzetli bir eser.
Kitabı ilk okuduğum zaman dedim ki "Bir kalem alayım da kendimce önemli yerlerin altını çizeyim." Baktım ki nerdeyse çizmediğim satır, paragraf kalmıyor. Her biri birbirinden önemli ve keyifli paragraflar. O nedenle şunu diyebilirim ki, bu eserin tamamı, "fosforlu kalemle işaretlenmiş" bir kitap; ben öyle kabul ettim.
Bu eseri okuyan kim olursa olsun "Ben ihyayı okudum" diyebilir. Eserde bahsedilen mevzuların çok daha teferruatlı hallerini okumak, öğrenmek isteyenler orijinal İhyaya yönelebilir.
Siz gideli 28 gün oldu Sultan'ım... Zaman durmuş gibi. Havanın kekremsi tadı her an rahatsızlık vermekte. O günden sonra eskisi gibi yiyemedim, içemedim, gülemedim, ağlayamadım bir daha. Zaman durmuş; takvimden kopan yapraklar başka bir şeyi temsil ediyor artık besbelli...