Yaşadığımız sistem adil değil. Demokrasi küçük bir zümrenin demokrasisi, hukuk ise genellikle çoğunluğun fakirliğini korumak için maddeleşmiş, tüm toplumun algısına ise ortak çıkar, sınıflar üstü (bağımsız) olarak karakterize edilip yoğurulmuş, büyük bir çoğunluk için maşa, küçük bir azınlık için ise yarar güden kitapçıklardan ve dört duvarlı devlet dairelerinden oluşur. Parası olanın hukuka ihtiyacı yoktur. Çünkü günümüzde hukuk alınıp satılabilen bir meta olmuştur. Toplum içerisinde fazla malı, mülkü, makamı ve parası olanın işlediği suçların hasıraltı edilip unutulması içten bile değildir. Bunlar sözde değil yaşanan gerçeklerdir. Zaten tüm sistemin sermayenin mülkünü korumak için yönlendiği, tüm kolluğun bu işe indirgendiği, kâr marjına uygun işlediği bir yerde alt tabakayla kastın en tepesindekini nasıl eşitleyebiliriz ? Bırakın hukuku: eğitimde, sağlıkta, beslenmede hiçbir şeyde eşit değildir. Yalnızca bu olaydan anlayacağımız üzere hukukun mensupları gücün yanındadır. Kapitalist pazar devam ettiği sürece gücün yanında yer alacaktır. Paranın tüm her şeyi satın alabildiği bu dönemde “eşitlik ve adalet” kavramları ancak çifti Ali ve ya işçi Mehmet içindir. Bir kaç kişinin hayatı, toplumun geri kalanından daha değerlidir… bunu kabul etmediğimiz için sokakta hakkımızı savunsak ne olur diye sormanız bile sistemi anlamanız için üzücü bir örnektir.