Üçüncü iyi devlet biçimi, Aristoteles'in politeia dediği demokrasidir. Demokrasi de cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim biçimine dönüşebilme tehlikesini barındırır.
Aristoteles iyi bulduğu çeşitli devlet biçimlerinden söz etmektedir. Bunlardan biri monarşi, yani bir kişinin en yüksek devlet yöneticisi olmasıdır. Ama bunun iyi bir devlet biçimi olabilmesi için, bir kişinin devleti kendi çıkarına göre yönettiği "tiranlık" halini almaması gerekir.
Bütün insanların yemeğe, sıcaklığa, sevgiye ve bakıma ihtiyacı vardır. İyi bir yaşam için bu kadarı temel şarttı... Ayrıca, insanın sevdiği bir mesleğe sahip olması da çok önemliydi. Örneğin trafikten nefret eden biri taksi şoförlüğü yapıyorsa, herhalde mutlu olamazdı.
Platon'a göre insan bedeni üç kısımdan oluşmuştur: kafa, göğüs ve karın altı. Bunların her biri ruhsal bir yetiye karşılık gelir. Akıl kafaya, irade göğüse, haz ve arzu ise karnın altına aittir.
Ebedî ve değişmez olan asıl "gerçekliği" kavramaya çalışıyordu Platon. Ve aslında zaten filozoflara da bunun için gerek vardır. Yılın en güzel kızını seçmek ya da perşembe pazarındaki en ucuz domatesi bulmak değildir onların derdi... Filozoflar böylece geçici ve gündelik şeylere yan gözle bakarlar sadece. "Ebedî doğru", "ebedî güzel" ve "ebedî iyi"yi bulup göstermeye çalışırlar.
"Neyin doğru olduğunu bilen, doğru olan şeyi yapacaktır." diyordu Sokrates. Doğru bilginin doğru davranışa yol açacağına inanıyordu. Ve ancak doğru davranan kişi doğru bir insan olabilirdi. Yanlış davranıyorsak, bu daha iyisini bilmediğimizdendir. Bilgimizi artırmaya çalışmak bu yüzden önemlidir işte.
Hippokratesçi hekimlik geleneğine göre hastalıktan korunmanın en iyi yolu ılımlı ve sağlıklı bir yaşam biçimiydi... Hastalıkların nedeni, doğanın, bedensel ya da ruhsal bir denge bozukluğu yüzünden "rayından çıkmasıdır". İnsan için sağlığın yolu ılımlılık, uyum ve "sağlık bir bedende sağlıklı bir ruh"tu.
Hiç hasta olmasak, sağlığın ne olduğunu da bilemeyecektik. Hiç açlık çekmesek tokluğun keyfini çıkaramazdık. Hiç savaş olmasa, barışın değerini bilmezdik ve eğer kış hiç gelmese, baharın da geldiğini fark etmezdik.
Ksenofanes, "İnsanlar, tanrıları kendilerine bakarak yarattı." diyordu.
Eğer öküzler, atlar ve aslanlar da resim yapabilselerdi, atlar at, öküzler öküz benzeri tanrı resimleri çizer ve kendilerine benzeyen biçimlerde heykeller yaparlardı.