“Bazı insanları hiç tanımamış olmayı isterdim. Bazı yerlerde hiç bulunmamış, bazı şeyleri hiç görmemiş , bazı durumları hiç yaşamamış, bazı hisleri hiç hissetmemiş olmayı... Bir sürü hiç’lerim var. İnsan kızsa da üzülse de olanı değiştiremiyor.”
“Evet, ruhun yarası hiçbir zaman tam olarak kapanmıyor. Beden daha çabuk onarıyor kendini. Kalbin attığı derecede vücut iyileşebilir. Oysa ruhun bir kez darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor. Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor.”
Kitap okurken göz kapaklarınız ağırlaşır ya yavaş yavaş kitabı kapatıp kanepenin kenarına kıvrılırsınız ve son okuduğunuz cümleyi düşünürken uykuya dalarsınız, işte benim en huzurlu hissettiğim an bu ve ben hep o anda kalmak istiyorum.
“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.”
“O bitmek umudu olmayan hüzün de geride kaldı.
Çamlar, güneş, pencereler -işte ordalar.
Ağaçların altında iki iskemle. Niçin iki?
Haa evet, biri oturmak, biri de bacaklarını uzatmak için.”
Oscar Wilde’ın çok güzel bir sözü var: “Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. çoğu insan sadece var olur.” O yüzden kendimize şunu sormalıyız: “Ben yaşıyor muyum, yoksa sadece nefes mi alıyorum?”