Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

sümeyye kip

sümeyye kip
@ssumeyyekipp
öğrenci
lisans
Kayseri
277 okur puanı
Mart 2016 tarihinde katıldı
İnsan korktuğunda dakikalar ne kadar da yavaş ilerler! Oysa duyular nasıl da odaklanır, kan ani bir hareket için damarlara nasıl da pompalanır, insan nasıl dikkat kesilir! Beyin hayatta kalabilmek için bütün gücünü ortaya koyar. Tehlike anında verilen tepkide özel bir güç vardır; sadece korku, o gücü hızla birleştirebilir.
Reklam
O kadar bencildim. O kadar acımasızdım. Kırgın ve mahvolmuş olan insanlarla ilgili problem işte budur. Sağımız solumuz belli olmaz. İnsanları kendimize çekeriz ve sonra birden uzaklaşıveririz. Kişisel bir şey değildir bu. Duygular bizi korkutur, bize acı verir. Bu yüzden boş ve ifadesiz olmak her zaman daha iyidir. Daha az risklidir. Kendini etrafındaki insanlara açmazsan seni kimse incitemez.
zihin karmaşık bir şeydir, gerçekliği evirip çevirip görmek istediğimiz şekle sokabilir. Dünyanın ne kadar bir kısmı bizim ya da çevremizdekilerin hayal gücünün ürünüdür acaba?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Paranoya, zihnindeki bir sesin etrafındaki herkesin senin arkandan iş çevirdiğini söylemesidir. Kafa karıştırıcı olan şey ise bu sesin çoğu zaman haklı çıkmasıdır.
Gerçek, sadece gerçek olduğunu düşündüğün şeydir.
Reklam
Görmek istediği şeyi görmek insanın doğasında vardı.
Öfke ve hüzünden ibaretsindir ve bu iki duygu birbiriyle beslenip seni kendi döngülerinde sürüklerler. Gitgide derinlere inersin, ta ki seni yüzeye çıkaracak hiçbir güç kalmayana dek.
Duygular seni o kadar derine çekebilir ki, o karanlık dünyada yaşamaktansa ölmeyi tercih edebilirsin.
Ona göre her şey siyah ve beyazdı; mutsuzluğun çeşit çeşit katmanından ya da acı ve depresyonun arasındaki küçük farklardan haber yoktu henüz.
Dizüstü bilgisayarımın ekranını kapattığımda o aptalca yorumlar ve önceki geceden beri hissettiğim duygusal dalgalanmalar da uçup gitti. Çok büyük bir psikolojik travmayla karşılaştığında, zihnin bunu yapmayı öğrenir. Hayatta kalma mücadelesidir bu. Ancak o duygular tamamen ortadan kaybolmaz. Onları sonsuza kadar bastıramazsın. Öyle ya da böyle onlarla yüzleşmen gerekecektir.
Reklam
İnsanlar her zaman duyguların açığa çıkarılmasını, paylaşılmasını, keşfedilmesini ve serbest bırakılmasını önerirler; ama bu, cehennem gibidir. Duygularını bu kadar serbest bırakan insan kendi içindeki karanlık girdapta sürüklenmeye başlar. En iyisi duyguları bastırmak, yok saymak, geri çekmek ve günü bitirmeye odaklanmaktır.
Bizim kültürümüzün sorunu işte tam olarak buydu. Gerçek hayat, özünde bunaltıcıdır. Mutsuzluk bile sıradandır; hiçbir özelliği yoktur, dramın o iniş çıkışlarını barındırmaz. İnsanlar gizeme ve trajediye bayılır. Birilerinin vurulması, ortadan kaybolması, dehşet verici bir şekilde öldürülmesi insanların merakını cezbeder. Onlar ölen bir hamile kadının havuzda sürüklenmesini, çocukların kuyulara düşmesini, metrolardaki bombalama olaylarını, kocaların eşlerini boğarak öldürüp cesedi ormanda saklamasını düşünmeye bayılırlar. Böyle olaylar onların içlerinin titremesine, heyecanlanmalarına, sıradan hayatları için minnettar olmalarına neden olur. Öyle yapmacık merhamet gösterisi yapanlar, ayıcıklar alıp çiçekler getirenler, gözyaşı dökenler ya da gece seninle uyanık kalanlar aslında kendilerinden daha büyük ve ilginç bir olaya dahil oldukları için içten içe tatmin olmaktadır. Sonra işin içine medya girer ama o konuyu hiç açmayalım isterseniz. Haydi bu facia için bir logo ve reklam müziği yaratalım. Dateline özel bölümleri, televizyon filmleri, hemencecik çıkan bir kitap!
Bence, bizler insanları hayatlarımıza çekiyoruz. En derin ihtiyaçlarımızı yayınlıyoruz ve bazı insanlar nerede olurlarsa olsunlar çağrılarımızı bilinçaltlarında duyup bize cevap gönderiyorlar. İyi ya da kötü; öğretmenlerimizi, dostlarımızı, hatta kabuslarımızı çekiyoruz. Bazılarımızın çağrıları daha yüksek oluyor. Bazılarımız ise daha hassas alıcılara sahip oluyor.
Aklıma Gregg geldi; Elizabeth'in ölümünden sonra hiçbir zaman eskisi gibi olmamıştı. Şimdi bile zayıf ve solgun görünüyor. İnsan bir trajedi yaşadığı zaman başına gelen budur. Trajedi renkleri soldurur, ışığı yok eder. Elbette hepimiz dünyanın bitişe doğru döndüğünün farkındayız; her şey solar, kurur ve parçalara ayrılır. Yine de bu olay bize hep çok uzaktaymış gibi gelir. Sevdiğin biri birden trajik şekilde hayatını kaybettiğinde, dünyanın eğriliğini görmüş gibi olursun. Dünyanın boşlukta yüzen bir yuvarlak olduğunu zaten biliyorsundur ama ufukta o eğriliği gördüğün zaman diğer her şeye bakış açın değişir.
903 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.