İlk zamanlar, insan bedenindeki HIV sayısı hızlı bir şekilde artar. Bağışıklık sistemi, virüs bulaşmış hücreleri bir kez tanıdığında, virüs sayısını azaltacak öldürmelere başlar. Virüs bulaşmış insan için bu savaş, orta şiddetli bir grip gibi hissedilir. Bağışıklık sistemi HIV'in çoğunu yok eder, fakat virüslerin
küçük bir bölümü hayatta kalmayı başarır. Saklandıkları CD4 T hücreleri içinde büyümeye ve bölünmeye devam ederler. Zaman zaman, virüs bulaşmış bir CD4 T hücresi uyanır ve yeni hücrelere virüs bulaştıracak bir virüs patlamasını harekete geçirir. Bağışıklık sistemi bu yeni dalgalara saldırıda bulunur, fakat zaman içinde tükenir ve çöker.
-Soldaki Nobel ödüllü bilim adamı 350 bin takipçisi var.
-Sagdakinin ise 15 milyon takipçisi var.
Tek bir mahareti var; göbeğini oynatmak...😮
Neyi mi anlatmak istiyorum ?
Toplumun kalitesinin ne kadar düştüğünü, ‘çoğunluğun’ ne kadar boş olduğunu!
Evet bu böyledir, aslında ahir zamanda insanların çoğunluğunun ne kadar boş ve beleş işler peşinde olduğunun herkes farkında.
👉Sonrada " bilimde Türkiye çok geride".
İnsan, yaradılışı gereği, musibetler karşısında zayıf ve âcizdir. Basit bir kederle bile baş dönmesi yaşar. Küçük bir gam karşısında sersemleşir. Bir mikroba mağlup olan bedeni gibi ruhu da basit bir mesele karşısında sarsıntılar geçirir. Yaşam gidişatındaki ufak bir aksaklıktan ümitsizliğe düşer. Gerçekleşme işareti taşımayan zayıf olasılıklardan telaşa kapıldığı dahi olur. Önemsiz bir mevzuda hayal kırıklığına uğradığında hayat ona tümden acı görünür. Dünya sık sık ona dar gelir, pek çok defa zindan gibi olur.
İnsan, hissiyatını kontrol edebilme konusunda zayıftır. Nefsinin arzularını gemlemede âcizdir. Kalp dinginliğini sağlamada çoğu zaman yetersizdir. Kendi düşüncelerine karşı bile mağluptur. Aklının bir mutluluğa onlarca acı karıştırmasından yakasını bir türlü kurtaramaz. Yaşamın en kırılgan varlığı olan insanın hâletiruhiyesinin hangi hikmetler için böyle mukavemetsiz yaratıldığı, üzerinde tefekkür etmeye değer bir konudur.
İnsanın zayıflığı ve yaşamındaki acılar konusunda en ilginç tahliller çoğunlukla sûfilerin dünyasından gelmiştir. Birçok insan için yıkım sebebi olan hadiselerin sûfiler tarafından gülüp geçilecek nitelikte algılanması, çocuğun dünyasında büyük bir sorun hâlinde yaşanan bir oyuncak kaybının, bir yetişkinin pek de önemsemeyeceği bir durum olmasına benzetilmiştir.
Doğu’nun ve Batı’nın kadim tesellilerini aktarmaya devam eden Dervişin Teselli Koleksiyonu, üçüncü kitapta Sufilerin Mutluluk Sanatını merkeze alıyor.
Okullar başladı. O yüzden lütfen çocuklarınızla 5 dakika oturup uzun,kısa,şişman veya zayıf olmanın bir şaka olmadığını anlatın. Her gün aynı ayakkabıları giymenin yanlış olmadığını, kullanılmış bir sırt çantasının yenisiyle aynı hayalleri taşıdığını açıklayın. Onlara birilerinin farklı olduklarını yada başkalarıyla aynı fırsata sahip olmadıklarını,dalga geçmenin acı verdiğini ve incittiğini açıklayın. EĞİTİMEVDEBAŞLAR.
“Biz milyonlar her sabah altı tekerlek şaşmazlığıyla aynı saatte, aynı dakikada tek vücut uyanırız. Tek bir milyon olarak aynı saatte çalışmaya başlar, tek bir milyon olarak aynı saatte işi bitiririz. Milyonlarca eli olan tek bedende eriyerek Tablet’in belirlediği aynı dakikada gezmeye çıkar ve salona gider, Taylor egzersizlerinin yapıldığı salona
Hiçbir çocuk kötü olarak dünyaya gelmez. Yetiştirilme biçimi, yaşadıkları, çevresi ve travmaları şekillendirir davranış ve yaşam biçimini. Dolayısıyla, kötü veya suçlu olarak adlandırabileceğimiz insanların büyük bir bölümü bu şekilde gelmez dünyaya. Daha bebekliklerinde bile gelişmeye başlar, ilerleyen süreçte nasıl biri olacağı.
Aile veya kardeşler arasında konumlandırıldığı yer, okul çevresi, sosyal çevresi gibi ikili ve çoklu ilişkileri, kişinin hayatta kalma ve varlığını gösterme biçimini belirler. Kiminin karakteri eksik kalmıştır, kiminin eğitimi. Kiminin doğruları yanlıştır, kimi de yetiştiği karanlıkta kendi karartmıştır doğrularını; hayatta kalmak için.
"İnsan 7 yaşında ne ise, 70 yaşında da odur" Tembelliğini bir kenara bırakırsak, bu kadar çeşitli psikiyatrik ve karakteristik vakayı tek tip bir uygulama ile, yani sadece dört duvar arasında bir süre hapsedip sonra serbest bırakarak düzeltmeye çalışmak ne kadar faydalı? Bence saf kötülüğü temsil ederek müebbet cezayı hak edenler dışındaki suçlular, ceza almanın yanı sıra rehabilite edilmeli. Edilmeli ki tekrar topluma karıştığında ne tehdit olsun, ne de tehdit olarak görülsün.