İnsan sessizlikte yaşlanmıyor. İnsan kendi sessizliğine içerleyip, susmamam gerekirdi, ya da konuşmam gerekirdi dediği keşkelerde yaşlanıyor.
Gürültülü hareketli yaşantılar daha yorucu gözükse de işleyen demirin pas tutmaması misali gençleşiyor. Çünkü düşünmüyor.
Mutluylen andayız, mutsuzken keşkelerde.
Hakikatin içinde, yanlışa ağladığımız dönüm noktaları.
Hakikatin üzerine ağladığı yanlış içinde.
Sen dağınık deli saç. Gözümde canlandıramıyorum seni, dizemiyorum sözcüklerini. Bir şey var, ama bir şey yok. Yok denecek bir şey, ama var. Tamamlanmamış yanım. Hayaller kurardım eskiden, cümlelerini tek tek yazardım eline verirdim.
Sonra can kulağı ile dinlerdim.
Yazarken okumamışçasına. Senin perden hep açıktı zihnimde, oynardın ve ben uyurdum.
Sonra yorgunluk aldı seni benden... Sonra ben verdim seni.
Gelmeyen bir randevu olduk.
Perşembeden kaçırdığım Salı, Salıdan beklediğim Pazar. Hem heyecan vardır hem ertelemek. Ertelemek demezsin o an bahanen hazırdır.
Sen dağınık deli saç. Kimsenin yağmuru kimsenin sevgisine göre değilmiş hem.
Bize de gücenik belalar kaldı.
Mandalina bahçesinde olmak istiyor canım... Hayaller kurmak, cümlelere dökmek. Mandalina bahçesinin ortasındayım ama, aklım portakalda gibi. Sen varsın yakınsın ama, sen yoksun. Cümlelerim eksik kalmış, kalış o kalış... Ama tamamlamayan bendim doğru.
Ben, ben olmuyorum ki kimi zaman..
Kaybolduğum noktayı bulup kalkmadan ben, ben olamam.
Ben, ben olmuyorum toplu ve ölçüyle çizilmiş saçlar arasında. Dağınık deli saçım ben, gütmeyin beni yeterli.