Büyümeye kaç yıl evvel başladığımı hatırlamıyorum. Takvim yapraklarının koparılışları dökülen saçlarımdan daha yavaştı oysa. Aynalarla aramın olmaması kendime söyleyecek hiçbir şeyim kalmamasından sanırım. Doğduğum günü unuttuğumu farketmeye başladım bir anketi doldurmaya çalıştığımda yada şifresini unuttuğum bir mobil uygulamada. Kelimeler o kadar dağınıkki zihnimde, sorulan sorulara vereceğim cevaplar üşengeçliğimden dolayı, ya "bilmem" yada "aynen" olarak çıkıyor dudaklarımdan. Otuzlu yaşlar ölmek için erkenken yaşamak için hayli zor oluyor.
Sayfalar, kelimeler, cümleler hepsi yol kenarında otostop çekiyor iyi kötü yaşadığım anılarda. Bir kadının sesi çınlarken kulaklarımda, avaza kesiliyor ayaz. "Çocuk" diyorum "Kopar takvim yapraklarını yeniden ve büyü biraz"
Alkışların hep ritimli olması doğum günlerimde yanlış dilek dilememe vesile oldu sanırım.Yada süper kahraman olmak için akşam yemeklerini biraz fazla kaçırdım. Tanrının unuttuğu çocuk olduğumu aile kavramını bir resim defterine anne ve babanın elinden tuttularak çizilmiş bir resmi sorgularken anladım.7 ve 8 yaşlarımda olması gerektiği kadarda aptaldım.
Dünyanın dönüş hızından daha hızlı yön değiştiren insanlar tanıdım. Geri dönerler diye aynı yolda yürümemek için güzargahımda bulunan bütün tabelaları olduğu yerden kaldırdım. Şimdi bütün şeritler en büyük sırdaşımdır kaybolmak için çıkılan yolculuklarda.
CİHAT İNCE