Kendimle ne yapacağımı bilememenin çaresizliği o denli büyük ki, her ne kadar hiç anlayamasam veya tanımlayamasam da görünen bu tek yeni yola tutunmaya çalışıyorum.
Belki de ilk defa kendime bakıyorum, kendimi anlamaya çalışıyorum. Hep başkalarını anlamaya çalıştım ben. Onları anlayıp, onlara göre şekil almaya çalıştım. O daha kolaymış. Kendimi anlamak… Kendim dediğim ne? İşte onu bilemiyorum.
Eksiktim ben. Bir şeyler yoktu bende, ama ne? Olmayan her ne ise tam kalbimin orta yerinde, orada bir oyuk oluşturmuştu sanki. Bozuktum. Defoluydum. Üstelik utanç veren ve korkutan bir bozukluktu bu.
Katıksız mutluluk kaynağı, en asil ve en enerjik duyguların mimarı şudur: Kendi gücünü hissetmek, iyi eğitilmiş bir insan olmak, çevresine ve ülkesine büyük hizmetler vermek için muhteşem bir şekilde hazırlanmış olmanın gururu. Özgürleşme adına verilen bu savaşta başarısızlıklar da başarı kadar değerlidir. Fakat genel görüşlerden uzaklaşma zamanı artık. Belli iradelere belli davranışları iliştirmek, monte etmek mümkün. Tersine, istenmeyenleri bozmak da mümkün. Buradan da şunu anlıyoruz, insanın kendi kendine iradesini terbiye etmesi mümkün.