Bu çağ her şeyin kamuyla paylaşıldığı bir çağ, neredeyse hiçbir mahrem yok. Ben buna muhalifim. İnsan ruhu ilahi bir emanet ve oraya sadece izin verilenler, kaderin izin verdikleri girebilmelidir.
İç dünyamızı kuralım, gönlümüzü genişletelim, deryadil olalım, yaşadığımız hayata iç dünyamıza uygun bir yorum getirelim. Küçük pencereler açalım hayatımızda. Ve zamanı biraz yavaşlatalım.
Aklıma uzaya giden ilk insan olan Gagarin’in sözü geldi. “Gökyüzüne çıktım ama Tanrı’yı göremedim”, demişti Gagarin. Halbuki kendisine baksa görecekti.
Her yerde ve her an ulaşılabiliyor olduğunuzda insanların emrine hazır ve nazır oluyorsunuz. O zaman tefekkür ve derinleşme anları kayboluyor. Siz bir tarafta bir kitabı okumaya çalışırken vız vız öten bir şey dikkatinizi dağıtıyor. Kapatsanız da aklınız orada kalıyor. Bu da modern zamanda korkunç bir zihinsel sığlaşmayı beraberinde getiriyor.
“Ben” üzerine bir varlık inşa ederseniz mutlaka bir “öteki” ye ihtiyacınız olur. Batılı için bu öteki, bir zamanlar Protestanlık, bir zamanlar komünizmdi; şimdiyse İslâm.