Mehmet Emin Alperen Kılıç

Mehmet Emin Alperen Kılıç
@toprakvegokyuzu
Vuruşmayı bırakıp sevişmeye başlamanız lazım.
İşçi (amele)
Ankara
İstanbul, 1990
289 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Vah toprakta ya da suda çırpınana bakıp da renk, dil, din görene.
Reklam
Hararet narda, keramet başta tabi. Ama nasıl yani? Terk etmenin kutlu tacını başına kondurmayanın, hararetin narda, kerametin çıplak başta olduğunu idrak edebilmesi sanki na-mömkün. Atalarımızın dediği gibi, terk, derk, berk. Şaka şaka, atalarımız değil ben dedim ama onlar farklı sözcüklerle imlediler zaten bunları. Terk eylemeden derk eyleyemen, derk eylemeden özünü berk eyleyemen. Hiçbiri nihai değil, varılacak menzil değil. Şey gibi, olmadın olmayacaksın, oluyorsun olmaya devam edeceksin göçene kadar. Derk eder unutursun, nisyan göbek adın, hatırlatır ünsiyet, insan da göbek adın. Berkeleyli bir bilgenin dediği gibi, korkuyla kaçmadan, öfkeyle koşmadan, sövgüyle ayrılmadan terk edenin -artık neyi/neleri terk ediyorsa kendi bilecek- yolunda öyle bir patika açılır ki. Nasıl? Eyle işte... Berkeleyli bilge, Amerikan usulü faydacı etik'e munis bir edayla orta parmak gösterirken işaret ediyordu terk etmekteki kuta, bir öyküsünde. Veya ben öyle okudum. Bu anlamı çağırdım kağıtlardaki işaretlerden.
Rica ederim. Bir şey değil. Ben kaydetmedim. Ben kimim? Ben ne? open.spotify.com/track/0MPpjCGhl...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ecnebiler Tibet'te yaşayan bir ermişin yanına varmışlar. Ermişe, bizi de erdir, çok ermek istiyoruz, erelim lütfen, filan falan demişler. Ermiş de ermiş bir insan olduğundan, estağfurullah beyler bayanlar, ademin tekiyim ben, ama çok ermek istiyorsanız, elbette buyurun birlikte erelim, demiş. Ermişteki sırrın ne olduğuna dair meraklarıyla -bence afedersiniz ama açlıkları/oburluklarıyla- başlamışlar gözlemlemeye. Bakmışlar ermiş tütün içiyor. Haydaa, ermişin cigarayla ne işi olur filan şüphe tohumunu düşürmüşler içlerine. Sonra biraz daha bakmışlar, ermiş oturup saatlerce şiir okuyor. Erenin şiirle edebiyatla ne işi olur filan, şüphe sürgün vermiş, gövdesi büyüyor. Sonra bir de bakmışlar, ermişin yavuklusu var, yavuklusuna ölüp bitiyor. Bu muydu be, sen nasıl ermişsin lan demelerine mani olan bir terbiyeleri varmış ama sükut-u hayalleri yüzlerinden okunuyormuş. Ayrılmaya niyetlenmişler. Arkalarından, ermişin arkadaşlarından biri seslenmiş: "Uçsaydı bulamazdınız bre köftehorlar. Ayaklarının yere basması lazım."
Reklam
Arşiv
Rahmetli Mehmet Şerefettin Yaltkaya vasıtasıyla İbn Seb'în. Üç Kere Kutlu Hermes'ten (belki İdris-Enok) meçhul süre sonra. Vahdetü'l-Mutlâkâ. Mürsiye (Murcia). Rakutâ (Ricot) Vadisi. İbn Arabî'den yaklaşık yarım asır sonra. El-Mesail el-Siqiliyya, Sicilya Sorunları/Meseleleri. Sicilya kralı ve Kutsal Roma-Germen imparatoru II. Frederik'in felsefî ve metafizik sorularına, İbn Seb'în tarafından verilen yanıtlar. Bir dünya klasiği, ulema fukaha baskısı. Önce Tunus. Yine kovuşturma. Mısır'da tutunamayış. Mülhidlik suçlamaları. Mekke'ye hicret. Mekke'de huzur. Ölümünden birkaç yıl evvel suyun yine ısınışı. Ve göç. İbn Seb'în'in kaleminden bir pasaj (Angilizce'den çevirimle): " Başlangıçta şöyle derdim: 'Arkasında Tanrı'yı görmediğim hiçbir şey görmedim', sonra hakikate daha yakın bir ifadeyle: 'Onunla (herhangi bir şey, nesne) birlikte Tanrı'yı görmediğim hiçbir şey görmedim', ve sonunda: 'Evvelinde Tanrı'yı görmediğim hiçbir şey görmedim'. Şimdi sadece şunu söyleyebiliyorum: 'O! O! O!'. "
Pencereden dünyayı izliyorum. Sokak lambasının haleleri koridora dağılıyor. Kış, bir yerlerde savaşın hayaletlerini canlandırıyor. Güz karanlığında tenimi ürpertiyor. Ve bir piyano düşüyor. Piyanolar hep böyle zamanlarda düşer. Gölgeler yağmuru izlerken yatağımızda titreriz, simli ipekten çarşaflar altında, dünyanın yüreği buza çalarken. Eski kent, hoş geldin der acıya, utanç anıtlarıyla. Saatin elleri yavaşlar, yağmuru yankılar. Yalvarmayın durmam için der, yalvarmayın bana, bırakın kaçayım, yalvarırım bırakın zaman aksın. Ama bu mevsim, mesai saatleri dışındadır, heykeller vakitle yontulmuş olaylardır hep-uzun zaman yağışında. Haydi bir zemheri şarkısı söyle hep söylediğin gibi. Benim için. Hep söylediğin gibi bir karakış şarkısı acı için. Benim için. youtu.be/VB8gwMjd5WA?si=...
Lakırdı
Bahçeli'nin, kendisine danışmanlık yapanların argümanlarını dinleyip anlamlandırabileceği kadar bunamadığını düşünmeye başladım ister istemez. Uyutmak ne demek cidden? Böyle -ne demeli bilmiyorum ki, 'kalleşçe' belki- bir söz olabilir mi? Medya kuklası mı ayol herkes? Hakiki kukla medya değil miydi? Üzerine düşünüp, gündemlerine
Her yerden her yere yağar
Bu dem yüzüm süre turam, her dem ayum yiŋi togar Her dem bayram durur bana, yayum kışum yiŋi bahâr Bulut gölge kılmayısar benüm ayum ışıgına Hem gedilmez tolulugı, nûrı gökden yire dogar Anuŋ nûrı, karaŋuyı* sürer göŋül hücresinden Pes karaŋulık nûrıla bir hücreye nite* sıgar Evvel ay niçe dogdıysa ayruk dolanmadı hergiz* Eksilmedi ‘ömri anuŋ
9,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.