Şarap kadın, kitap seçimlerimde bir dönüm noktası olmuştur. Karşılaştım aldım ve okudum. Satırlar arasındaki yolculuktan aldığım haz hiç bilmediğimi keşfetmeye yönlendirdi beni. Popüler olmayan kitaplar ilgi alanıma girdi.
Töre, tüm acımasızlığıyla karşımızda. Direnenler, yenik düşenler... Sevgi, aşk, tutku...
İnsanın bir kardeşinin olması şanstır. Bu; konuşacak, paylaşacak, kavga edecek nedenleriniz var demektir. Cırlak, huysuz, dingin, akıcı, güleç, somurtkan bunların hiç önemi yok, her zaman yanı başınızda tatlı bir ses o.
Bizi öbür canlılardan ayıran şey sorunlarımız diye düşünüyorum. Eğer sorunlarımız olmasaydı hiçlik içinde ot gibi yaşardık. Bu durumda da zekâdan asla söz edilemezdi. Gereksinme duyulmayan şeyden niçin söz edilsin ki.
Iyyy, ne aptal âşıktık. Romantiktik. Yağmur altında yürümeyi severdik. Ben sütlü tatlılardan hoşlanırdım, o çikolatalı tatlıları severdi. Sanırım yolumuzu ayıran da tatlılar oldu.
İlişki bitti, seni tanımıyorum, demek hoş bir şey değil. Düşünsenize, kim kime o yaşlarda gelecek sözü verebilir? Yeryüzünde yaşayan yedi milyar kişiye sorarsanız bunun yüzde doksan dokuzu on yedi yaşın önemini vurgulayacaktır. Geride kalan yüzde birlik dilim için bir şey söyleyemeyeceğim...
Hayat sadece kazanmak mıdır; başarısızlık, mutsuzluk, ıskalamak, hayal kırıklığı, bu sözcüklerin anlamını çok iyi bilseler de niçin anne babalar, çocuklarının bu sözcüklerle karşılaşmayacakları gibi bir yanılgıya düşerler?