"Manon kımıltısız muharebe meydanının bir ucundan diğer ucuna yürürken patlamanın merkezine varana dek durmadı. Patlamanın kalbinde dikilene dek.
Kuleden bir tek iz yoktu. Ya da içinde, etrafında olanlardan. Taşlar bile eriyip yok olmuştu. On Üçlerden ve onların cesur, asil ejderhalarından da hiçbir iz kalmamıştı.
Manon dizlerinin üzerine çöktü. Küller yükseldi. Kanat çırpar gibi. Manon'ın yüzündeki gözyaşlarına takılırken kar kadar yumuşaktılar.
Abraxos, Manon'ın yanına uzandı. Manon dizlerinin üzerine çöküp ağlarken kuyruğunu ona doladı.
Manon arkasına baksa orada Glennis'i görecekti. Bronwen'i. Petrah Mavikan'ı.
Aedon Ashryver'ı, Lysandra'yı ve Ren Allsbrook'u. Prens Galan'ı, Yüzbaşı Rolfe'u, Briarcliffli Ansel'ı, Ilias'ı ve onların yanındaki Fey asilzadelerini.
Arkasına baksa onların ellerindeki küçük, beyaz çiçekleri görecekti. Sonra o çiçekleri kış ortasında nasıl ve nereden bulduklarını merak edecekti.
Arkasına baksa onların arkasında toplanan insanları görecekti.
Öyle çok insan vardı ki kalabalık şehir kapılarına dek uzanıyordu. Arkasına baksa Crochan'lerle ve Demirdişler'le yan yana dikilen insanları görecekti.
Hepsi On Üçleri onurlandırmak için oradaydı. Fakat Manon arkasına bakmadı. Onunla gelen, onunla oraya kadar yürüyen liderler kavrulmuş, kanla kaplanmış toprağa çiçeklerini koyarken bile. Gözyaşları akarken, On Üçleri onurlandırmak için getirdikleri adakları yere bırakırlarken."
"Bir kadın ve bir erkeğin alışılageldik hikâyesi; alışılageldiği gibi, hep yaşandığı gibi olan. Sonu da aynı sıradan son. Kadın acı çeker. Erkek özgür kalır."
Oscar Wilde'ın okuduğum ilk eseriydi. Dilinin akıcılığını ve düşüncelerini dile getiriş şeklini sevdim. Bundan sonra diğer kitaplarını da okuyacağım bir yazar.
Kitapta en sevdiğim karakter Hester oldu. Düşüncelerini dile getirirkenki cesaretine hayran kaldım. En sevmediğim karakter ise her söyleneni düşünmeden beğenmesi ve kendini aşağı gördüğü için Lady Hunstanton oldu.
• Birazcık Spoiler •
Kitapta; 20 yıl sonra tesadüf eseri tekrar karşılaşan Bayan Arbuthnot ve Lord Illingworth'un yüzleşmesini okuyoruz. Gençlik yıllarında Bayan Arbuthnot, Lord Illingworth'u çocukları olmasına rağmen onunla evlenmeyi reddeddiği için terk etmiştir. Tesadüf bu ki, Lord Illingworth oğlu olduğunu bilmediği Gerald'a katibi olmasını teklif etmiştir. Bu haberi kutlama yemeğinde ise karşılaşma gerçekleşir.
"Erkekler için başka, kadınlar için başka bir yasanız olmasın... Kadın için utanç kaynağı olanı erkek için de alçaklık addedene kadar asla adil olamayacaksınız."
"Hayat, harikulade anlardan meydana gelen mauvais quart d'heure'den* başka bir şey değil."
*mauvais quart d'heure (Fr.): Kötü bir on beş dakika; "zorlu kısa bir deneyim" anlamında.
Bu aralar kitap okuyasım çok olmadığı için elimde süründü o yüzden konusu ve kurgusu ilgi çekici olsa da pek sevemedim. Fantastik kitapları bir çırpıda okuyunca daha güzel oluyor. Öncellikle bazı kısımları anlamak için 3-5 kere tekrar okumam gerekti. Çeviriden kaynaklandığını düşünüyorum. Sevdiğim bir nokta ise: karakterler arası duygunun yavaş yavaş işlenmesi.
Eğer sirenler ve deniz, korsanlık temalı kitapları seviyorsanız bu kitap sizin için.
Konusu:
Keto Deniz Krallığı'nda yaşayan her bir siren doğum günü haftasında güç göstergesi olarak insanların kalbini çalmaktadır.
"Prens Katili" olarak bilinen ve tahtın sıradaki varisi Lira, Denizler Kraliçesi annesinden sonra en fazla kalbe sahip sirendir. Çalması gereken son bir kalp kalmıştır. Bu kalpten sonra Denizler Kraliçesi o olacaktır. Lira, kuzeni Kahlia'ya bir insan kalbini nasıl çalacağını öğretmek için onunla ava gider ve doğum günü haftası olmamasına rağmen bir kalple krallığa döner. Bu duyan annesi onu cezalandırır ve ancak "Siren Katili" olarak bilinen Midas Prensi Elian'ın kalbini çalarsa tahta geçebileceğini söyler. Bunun üzerine Lira Midas'a gider ve tam prensi öldürecekken prensin kalp atışından etkilenir ve merhamet edip onu öldürmekten vazgeçer. Annesi tarafından insani duygular besleyip merhamet ettiği için cezalandırılır ve insana çevrilir. Krallığına ancak prensin kalbini getirirse geri dönebilecektir... Lira bu görevi tamamlayabilecek mi?
“Bana gülümsedi. Acı çektiğim, başımı öne eğdiğim ya da anneme yaptığım gibi onun her hevesini ve her hükmünü yumuşak başlı bir şekilde karşıladığım için değil. Beni gördüğü için gülümsedi.”