Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayvazovski

Sabitlenmiş gönderi
Şurasını iyi bilmek gerekir ki ne erkekler kadınlara hizmetkâr, ne de kadınlar erkeklere cariye olmak için yaratılmıştır
Sayfa 62
Reklam
Feragat tutkusu, aklıma gelir gelmez, saplantıya dönüşüyor. İyi de, nedir feragat edeceğim? Vaktiyle herhangi biri olmayı çok istediysem, sırf günün birin de, Yuste manastırındaki Charles Quint gibi, "Artık hiçbir şey değilim" diyebilme zevki içindi bu.
Hayli karışık bir kuruntuyla, tam olarak nelerin beni yorduğunu bilmek istediğimden, bunların listesini çıkarmaya koyuldum: Çok eksik olsa da, bana öyle uzun ve ağır geldi ki, sonunda kendinde yorgunluk ile yetinmenin daha iyi olduğuna inandım; felsefi içeriği sayesinde, vebalıyı ayağa kaldıracak cinsten gurur okşayıcı bir formül bu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sözdiziminin yıkımı ve parçalanışı, belirsizliğin ve yaklaşıklığın zaferi. Hepsi çok iyi. Ancak vasiyetinizi yazmayı bir deneyin, ölüp giden katılığın o kadar kötü olmadığını göreceksiniz.
MÖ IV. yüzyıllarda Hunlarda milli marş denilebilecek marşların olduğunu bilmekteyiz. Gerek Hunlarda gerekse diğer Türk devletlerinde Türk hakanlarının saraylarının önünde beyler için her gün 360 nevbet (nöbet) davulu vurulduğu da bilinmektedir.
Sayfa 15
Reklam
Yıllardan beri kahve, alkol ve tütünden uzağım! Bereket versin ki en güçlü uyarıcıların yerini yararlı bir şekilde tutan kaygı var
İstemeye başlar başlamaz Şeytan'ın hükmü altına gireriz.
Antikçağda özellikle filozoflar arasında bir gelenek vardı: İnsanlar kendilerini boğma yöntemine başvurur, ölünceye kadar nefeslerini tutarlardı. Hayatı sona erdirmenin bu öylesine zarif, öylesine pratik yolu tamamen ortadan kalktı; bir gün dirilebileceği de kesin değil.
İnsan ölümlü olduğunu unuttuğunda önemli işler yapmakla yükümlü hisseder kendini; bazen de başarır bunu. Ölçüsüzlüğün sonucu olan bu unutma aynı zamanda onun mutsuzluğunun da sebebidir. "Ölümlü, ölümlü olarak düşünür." Antikçağ trajik tevazuyu buldu.
Dua etme arzusunun imanla hiçbir ilgisi yoktur. Bu arzu özel bir bunalımdan doğar, bunalım sürdükçe o da sürüp gider, tanrılar ve anıları ebediyen ortadan kaktıklarında bile...
Reklam
Yaşam hiçbir şey; ölüm her şey. Yine de yaşamdan bağımsız olarak ölüm diye bir şey yoktur. Ölümü evrensel kılan tam da bu ayrı, özerk gerçekliğin eksikliğidir; ölümün kendine ait yurdu yoktur, her yerde hazır ve nazırdır, tıpkı kimlikten, sınırdan ve kılıktan yoksun her şey gibi: patavatsız bir sonsuzluk.
Ancak büyük ölçüde sorumsuz olan birine hayran olabiliriz. Hayranlığın saygıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Modernler kader duygusunu yitirdiler, dolayısıyla yasın tadını da
Ölümle, var olmadan önceki halimize döndüğümüz doğruysa, o saf olanağa tutunmak ve oradan hiç kımıldamamak daha iyi olmaz mıydı? Gerçekleşmemiş bir tamlık içinde ebediyen kalabilecekken, bu dolambaç niye?
Ardına düştüğümüz her şey, acı ihtiyacındandır. Selamet arayışının kendisi bir azaptır, en ince ve en iyi gizlenmiş azap.
539 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.