Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vedat

Vedat
@vedatakdag
23 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Burada biraz daha derine inerek şeriat va'z etmenin -bugün kendisinden anlaşıldığı üzere- dar manada kanun koyuculuk olmadığını da vurgulayalım. İnsanların boyun eğdikleri düşünce biçimleri, yaşam tarzları, değer yargıları, kriterler ve adetler de şeriat va'z etme kavramı içerisinde değerlendirilmesi gereken olgulardır. İnsanlarından bir kıs- mının bütün bu konularda diğerlerine zorbalıkta bulunduğu ve onların da bu zorbalığa rıza gösterdikleri bir toplum asla hür olamaz. Böyle bir toplum, bir bölümünün rabb olduğu, kalanlarınsa bunlara kulluk yaptığı bireylerden oluştuğun- dan bir ilkel toplum, İslâmî tabirle cahiliye toplumudur.
Reklam
İnsanların hakiki manada kula kulluk zilletinden kurtul- duğu yegâne toplum modeli, yüce hâkimiyetin yalnızca Al- lah Teâlâ'ya ait olduğu toplumdur. Bu toplumda ilâhî şeriat, yönetimde söz sahibidir.
Hukuk sistemi ve yaşam biçimi olarak Allah'ın şeriatını kabul etmediği hâlde Müslümanlık iddiasına kalkan bireylerin oluşturduğu toplum, İslâm toplumu değildir. Bunların namaz kılmaları, oruç tutmaları ve Kâbe'yi ziyaret etmeleri durumu değiştirmez. Yine, Allah Teâlâ'nın çizdiği ve Resû- lullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in tebliğ ettiği şeriat haricinde kendi hevalarına göre kafalarından düzüp çağdaş İslâm adıyla ortaya sürdükleri, İslâm toplumu değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Allah'ın tek ilâh olduğu gerçeğini yeryüzüne, onun yön- temini insanın hayatına, yaşantısına hakim kılmak, şeytan- ları ve kullandıkları yöntemleri bertaraf etmek, Allah'ın kulu olduğu, kendi hevası, aklı ve uydurduğu hukuk kuralları ile hüküm verme yetkisi bulunmadığı hâlde insanları kendisi- ne kul yapan beşerî sistemleri yeryüzünden silmek... İşte bu âyetlerde belirtilenlerin tümü bunların gerekçeleridir. "Dinde
Bu din, Arap insanının kurtuluş bildirisi değildir. Araplara mahsus bir mesaj da değildir. Onun konusu insanıdır, bir canlı türü olarak insan. Alanı da, yeryüzünün tümü yani Allah, ne sırf Arapların Rabb'idir ve hatta ne de sadece İslam inancını kabul edenlerin Rabb'idir. Allah bütün alemlerin Rabb'idir. Bu dinin gayesi alemleri, Rabb'lerine döndürmektir, onları başkasına köle olmak· tan alıkoymaktır. İslama göre en büyük kölelik, insanların bir takım kimselerce düzülerek yürürlüğe konan hükümlere boyun eğmeleridir. Bu yetki, sırf Allah'a tanınması gereken bir kulluk fonksiyonudur.
Reklam
İslâm tebliğinin anlamı, zorla el konulmuş ilâhi otoriteyi alıp tekrar Allah'a iade etmektir. İnsanları kendi uydurdukları ve adına hukuk dedikleri bir takım prensiplerle idare ederek onları kul, kendilerini ise Rab mevkiine oturtan, Allah'ın yetkilerini gasp edenleri alaşağı etmektir. Allah'ın otoritesini tesis ile kökleştirmek için insan hegemonyasını yeryüzünden silmektir. Kur'ân-ı Kerim bunu şu şekilde ifade etmektedir: "Gökteki ilâh da, yerdeki ilâh da o'dur. O hakimdir, her şeyi bilendir." (zuhruf 84)
İslâm'ın vazifesi, insanların yalnızca akide ve pratiklerini değiştirmekle sınırlı değildir. O, aynı zamanda onların düşünce yöntemlerini, teoride ve pratikte takınacakları tavırları değiştirmeyi de vazife edinmiştir. Zira o, dar görüşlü, insan aklının ürünü biçare yöntemlerle esasta ayrılan ve zıt düşen ilâhi bir yöntemdir.
Bugün biz de İslâm'dan evvelki cahiliye in aynısı, hatta belki de daha koyusu içinde bulunuyoruz. Etrafımızdaki şeylerin tümü cahiliye damgası taşımaktadır. İnsanların bakış açıları, inançları, yaşama biçimleri, gelenekleri, kültür kaynakları, sanat ve edebiyatları, kanun ve hukuk düzenleri ve hatta İslâm kültürü, İslâmi kaynaklar, İslâm düşüncesi ve felsefi saydığımız şeylerin pek çoğu bu cahiliyenin ürünüdür.
Resûlullah (sav), kalbi, aklı, şuuru, bakış açısı ve oluşumu, Kur'ân'da tezahür eden ilâhi metodun haricinde olan her çeşit etkiden arındırılmış bir nesil oluşturmayı arzuluyordu.
Bu cahiliye döneminin dayandığı temel esas, Allah'ın yeryüzündeki hâkimiyetine, ulûhiyetin en belirgin vasfı olan ilâhi otoriteye el koymaktır. Söz konusu cahiliye düzeni, hakimiyeti -Allah'tan alıp- insanlara vererek, onları bir birilerinin Rabbi konumuna getirmektir.
Reklam
Günümüz dünyası, hayata yön veren prensipler ve sistemleri dayanağı itibariyle bir cahiliye dönemi yaşamaktadır. Bu öyle bir cahiliye dönemidir ki şu büyük maddi refah ve olağanüstü maddi gelişmeler, onun kötülüğünü azaltmaya kâfi gelmemektedir.
İktisâdları tahrîb edilecek, gelir kaynakları ve zirâat sâhaları bozdurulacak, su bendleri yıkdırılacak, nehrler kurutulacak, insanlar nemâz kılmakdan, çalışmakdan nefret etdirilecek ve tembellik yaygınlaşdırılacakdır. Tembeller için, oyun yerleri açılacak. Uyuşturucu madde, içki, yaygın bir hâle getirilecekdir.
İslâm memleketlerinde fâsid liderler, zâlim kumandanlar yetişdirmeğe, bunları hükûmetin başına geçirerek, islâmiyyete uymağı yasaklıyan kanûnlar çıkarmağa a’zamî ehemmiyyet vermek lâzımdır. Onları kullanıp, nâzırlığın yap dediğini yapacak, yapma dediğini yapmayacak duruma getirmeliyiz. Onların vâsıtası ile müslimânlara ve İslâm memleketlerine isteklerimizi kânûn zoru ile cebr ederek yapdırmalıyız. İslâmiyyete uymağı suç, ibâdet yapmağı gericilik hâline getirmeliyiz.
Zinâ, livâta, ya’nî homoseksüellik, içki ve kumar ile, müslimânların arasına fitne ve fesâd tohumları saçılacak. Bunun için, bu memleketlerde yaşayan gayr-ı müslimler kullanılacaklardır. Onlardan bu gâyeyi gerçekleşdirmek için, muazzam bir ordu teşkil etmemiz lâzımdır.
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.