Ocak ayının sekizinci kitabını bitirdim. Bu sene hedeflerimden birisi kaybettiğim okuma düzenimi geri kazanmak olduğu için bu tarz kitaplara biraz daha ilgi gösteriyorum. Neyse, eleştirime gelecek olursak Çarpık Aşk, Türkçe'ye çevrilmeden önce yabancı bookstagramlar tarafından çok fazla gördüğüm bir kitaptı. Herkes çok övüyordu ancak Google Reads'te gördüğüm bir alıntı yüzünden Alex'e karşı biraz önyargım vardı.
Bence okunamayacak kadar kötü bir kitap değildi. Alex'in bazı tatlı hareketleri vardı ve karakterlerde en sevdiğim şey, ikisinin de aralarında olan bu çekimi uzatmadan kabul etmeleriydi. "Sen abimin arkadaşısın." , "Sen arkadaşımın kardeşisin." gibi klişe sözler geçti ama bunun diğer kurgulardaki gibi büyüüüük bir drama çevrilmemiş olması beni mutlu etti. Ava'ya karşı büyük bir üzüntü hissettim, onun yaşadıklarını yaşamış olsaydım yeniden birilerine güvenebilir miydim hiç sanmıyorum.
Kitapta yaşanacak olayları önceden tahmin edebiliyorsunuz. Öyle çok büyük ters köşeler olmuyor, ben okuduğum gibi gerçeğin ne olduğunu anladım ama yine de beni okumaktan alıkoymadı çünkü asıl merak ettiğim karakterlerin tepkileriydi. +18 sahneler mevcut ve bu sahneler beni rahatsız etti hatta durun, asıl rahatsız eden aralarında geçen konuşmalardı çünkü böyle konuşmalar okumaktan hoşlanmıyorum, bu yüzden okumadan geçtim. Okuyacak arkadaşlar varsa bilgisi oldun.
Sözün kısası, Çarpık Aşk fazla kafanızı yormanıza gerek kalmayacağınız akıcı bir kurgu. Ben serinin diğer kitaplarını da merak ettiğim için okuyacağım.
Ve ayın yedinci kitabı olan İspanyol Aşk Aldatmacası da bitti!
Öncelikle kitabı büyük bir zevkle okuduğumu söylemek istiyorum. Aaron Blackford gerçekten güzel bir adam; başlarda ne kadar sinir bozucu gözükse de, aslında takındığı o çatık kaşlı maskesinin altında bambaşka, yumuşak ruhlu birisi yatıyor. Ve Lina… Kendimi çok inatçı bir insan sanıyordum ta ki onu okuyana kadar.
Yazarın kalemini sevdim, gerektiği yerlerde detaylı bilgi verebilen, betimleme yapan bir tarzı var ama kitabın ilk sayfalarını okumakta biraz zorlandım. Bunun sebebi ufacık bir sürtüşmeyi bile sayfalarca tekrar ederek yazmadı. Bu yüzden yalın bir yazımı olduğunu söyleyemeyeceğim.
Eğer tatlı bir düşmandan aşka okumak istiyorsanız, bu kitabı kesinlikle beğeneceğinize eminim. RS için uygun!
“Bana, dünyaya geldiğim anda karanlığın içinde hayatının ışığını bulduğunu söylerdi. Ne olursa olsun ışığı yanmaya devam eden
o deniz fenerini. Geceyi aydınlatan ve ona yuvasının yolunu gösteren.”
Eğer filmini önceden izlememiş olsaydım, son sayfaya gözyaşlarımı bırakırdım. Anti-savaş konulu bu kitap, 18 yaşında cepheye giden bir askerin üç yılını anlatıyor. Yazarın savaş hakkında o kadar şiddetli cümleleri var ki bir tokat gibi suratınıza çarpabiliyor yer yer. Kitap boyunca kalemimi elimden bırakmadım hoşuma giden cümlelerin altını çizebilmek için.
İlk 30 sayfa sizi zorlayabilir ancak ondan sonrası akıcı bir şekilde devam ediyor. 1 puanı yazım dilinden kırdım. O da şöyle ki -ya çevirmende bir problem var ya da yazarın anlatım dili böyle- bazı sayfalarda ne denmek istediğini anlamak için iki, üç defa okumanız gerekiyor.
“İnsan düşününce komik geliyor!” diye devam ediyor Kropp. “Biz vatanımızı savunmak için buradayız. Ama Fransızlar da kendi vatanlarını savunmak için buradalar. Peki kim haklı?”
İsimsiz Kadınlar kitabım çıktı. Tüm olmazlara inat, hırsla tamamladığım ve güzel kalplere değineceğine inandığım bir kitap olur umarım. Desteklerinizi bekliyorum 🌼