kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
su olsan kimse içmez,
yol olsan kimse geçmez,
elin adamı ne anlar senden?
çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun tellersin
pullarsın gelin eylersin.
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
köpürmüş gelen bulutları.
başka ne gelir elden?
çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı.
bütün çabamız yaralarımızı kimse görmesin diye saklamamız değil mi? bir kıyafetin yırtılmış tarafını kimseye göstermemeye çalışmanın utancı gibi bu. insan yaralarından utanır mı? utanır. kusursuz olmak istemenin getirdiği ruh çürütücü bir mevzu. halbuki insan yaralarıyla insandır.
insanlığın düzelmesini umut ederek bekleyemeyiz, bu sadece acıyı doğurur. beklemek en korkunç halidir yaşamanın denilmişti. o korkunç hal çıldırtabilir bir insanı. umut etmeden, düzeltmeye çalışmadan yaşamak sadece.
dönmek olgusu, gitmiş olmanın değil hiç gidememiş olmanın oluşturduğu bir kavram. döndük çünkü bizler hiç kendimizden gidemedik. gitmeyelim, böylesi daha varoluşsal.