Aynısı Instagram için de geçerli. Herkes gibi ben de güzel insanlara bakmayı seviyorum. Ama hayatın esasen bu yüzeylerle "baklavalarınız" ya da bikiniyle nasıl göründüğünüz konusunda onay almakla- ilgili olduğunu düşünmek mutsuzluğa davetiye çıkarmak oluyor. Facebook'taki etkileşimlerimizin büyük kısmı için de geçerli bu. Başka birinin fotoğraflarını, şişinmelerini, yakınmalarını gıptayla inceleyip durmak, onlardan da bunu yapmalarını beklemek arkadaşlık değil ki. Arkadaşlık birbirinin gözünün içine bakmak, dünyada birlikte bir şeyler yapmak, sonu gelmeyen kahkahalar, kucaklaşmalar, neşe, keder, dans demek. Facebook'un zamanınızı kof arkadaşlık parodileriyle doldurması sizi tüm bunlardan yoksun bırakıyor genellikle.
Dünya karmaşık bir yer ve anlaşılması için odaklanma gerekiyor; yavaş yavaş düşünülmesi ve kavranması gerekiyor; en önemlisi de, doğrular ilk ifade edildiklerinde rağbet görmezler. Kendi hayatımda Twitter'da -takipçi sayısı ve retweet'ler bakımından- en başarılı olduğum zamanların insan olarak en işe yaramaz olduğum zamanlara karşılık geldiğini fark ettim
Peki ya Instagram? Birincisi: Önemli olan dışarıdan nasıl göründüğünüz. İkincisi: Önemli olan dışarıdan nasıl göründüğünüz. Üçüncüsü: Önemli olan dışarıdan nasıl göründüğünüz. Dördüncüsü: Önemli olan dışarıdan görünüşünüzün insanlar tarafından beğenilip beğenilmediği. (Bunu öylesine ya da kinayeyle söylüyor değilim: Sitenin mesajı bu sahiden.)
Ortaya çıkan her yeni araç ya da mecra -basılı kitap, televizyon, Twitter- ile birlikte gözünüze kendine özgü renkleri ve mercekleri olan yeni bir gözlük takıyorsunuz adeta. Her gözlük dünyayı farklı görmenize yol açıyor. Örneğin televizyon seyretmeye başladığınızda, herhangi bir televizyon programının -Çarkıfelek ya da The Wire- mesajını özümsemeden önce, dünyayı televizyon gibi şekillenmiş olarak görmeye başlıyorsunuz. Bundan dolayı, ortaya çıkan her yeni aracın/mecranın -insanlar için yeni bir iletişim yolunun- içinde gömülü bir mesaj bulunduğunu söylüyor McLuhan. Bizi usulca dünyayı yeni kurallara göre görmeye itiyor her yeni mecra. Enformasyonun size nasıl
ulaştığının ulaşan enformasyondan daha önemli olduğunu öne sürüyor McLuhan. Televizyon size dünyanın hızlı olduğunu, yüzeyler ve görünüşlerle ilgili olduğunu, dünyadaki her şeyin aynı anda meydana geldiğini öğretiyor.
"İyi bir hayat için yanlış olan şeyleri hayatınızdan çıkarmak yeterli değil," diyor Mihaly. "Olumlu bir hedef de gerekiyor; yoksa devam etmenin anlamı kalır mı?"
İçimizde uzun süre odaklanmamızı ve bundan keyif almamızı mümkün kılan bir güç bulunuyor ve bu gücün akıp gitmesi için gereken koşulları yarattığımız takdirde daha mutlu ve sağlıklı oluyoruz. Bunu öğrendiğimde, dikkatim hep dağınık olduğunda neden kendimi hem asabi hem de bir nevi azalmış gibi hissettiğimi anladım. Odaklanmadığımız zamanlarda en büyük kapasitelerimizden birini kullanmadığımızın farkındayız bir düzeyde. Akıştan yoksunken güdük kalıyoruz ve bunun başka türlü olabileceğini seziyoruz.
İnsanların çok çok hızlı okumasını sağlayabilir miyiz sorusunu cevaplamak için yıllarca uğraş veren biliminsanları olmuş. Bunun mümkün olduğu, ama her zaman bir bedeli olduğu ortaya çıkmış. Sıradan insanları çok daha hızlı okuma yapabilir hale getirmiş bu ekipler; biraz eğitim ve pratikle oluyormuş bu iş. Gözlerini kelimelerin üstünde hızla gezdirip gördüklerinin bir kısmını akılda tutabiliyorlannış. Ama sonrasında okudukları şey hakkında test
edildiklerinde, ne kadar hızlı okudularsa o kadar az şey anladıkları ortaya çıkmış. Hızın artması anlayışın azalması anlamına geliyormuş. Sonrasında profesyonel hızlı okuyucuları inceleyen bilim insanları, biz den bariz daha iyi durumda olsalar da aynı şeyin bu insanlar için de geçerli olduğunu öğrenmiş.
"Süratin insana çok iyi hissettiren bir tarafı var . ... Buna bu kadar gömülmüş hissetmemizin bir nedeni harika bir şey olması, değil mi? Bütün dünyayla bağlantı içinde olduğunuzu, her hangi" bir konuda olup biten her şeyi öğrenebileceğinizi hissediyorsunuz." Gelgelelim maruz kaldığımız enformasyon miktarında ve bu enformasyonun geliş hızında meydana gelen muazzam artışın bir bedeli olmadığını söylüyoruz kendimize. Bu bir yanılgı: "Çok yorucu hale geliyor." Daha önemlisi, "her türlü boyutuyla derinliği fe da ediyoruz," diyor Sune. "Derinlik için zaman gerekiyor. Derinlemesine düşünmek gerekiyor. Her şeye yetişmeniz, her dakika e-pos ta göndermeniz gerektiğinde derinliğe ulaşacak zamanınız olmuyor. İlişkilerde derinlik için de zaman gerekiyor. Enerji gerekiyor. Uzun zaman aralıkları gerekiyor. Kendinizi adamanız gerekiyor. Dikkat göstermeniz gerekiyor, değil mi? Derinlik gerektiren her şey zarar görüyor. Yüzeye doğru çekilip duruyoruz."
Bakışınız hızla akan şeylere takılıp kaldığında kendinizi endişeli, telaşlı hissediyorsunuz; hareket etmezseniz, ellerinizi sallamazsanız, bağırmazsanız sürüklenip gidecekmiş gibi. Şimdiyse çok eski ve çok kalıcı bir şeye bakar haldeydim. Bu okyanus benden çok
önceleri buradaydı, diye düşündüm, benim ufak tefek kaygılarım unutulup gittikten çok sonra da burada olacak. Twitter size, tüm dünya kafayı sizinle ve küçük egonuzla bozmuş, sizi seviyor, sizden nefret ediyor, şu an sizden bahsediyor gibi hissettiriyor. Okyanus ise dünya sizi yumuşak, ıslak ve sıcak bir kayıtsızlıkla selamlıyormuş gibi hissettiriyor. Avazınız çıktığı kadar bağırsanız da karşılık vereceği yok
Kutsal,kendisini her zaman "doğal" gerçekliklerden bütünüyle farklı bir gerçeklik olarak gösterdiğinden,dil,
hayret ve huşu duygusu uyandıran bu Gerçeği doğal alana ait terimlerle ifade edemez.
Dini ifadelerle ne kastedildiğini anlamak için onların ne zaman ve nerede ifade edildiklerini ve ifade ediliş amaçlarını araştırmamız gerekir. Dini inanç ancak içeriden araştırılabilir; dolayısıyla bu inanç dışarıdan yöneltilen tutarsızlık, anlaşmazlık, irrasyonellik ve nesnel gerçekliğe uymama suçlamalarından muaftır; çünkü öteki söylem dünyaları gibi ,din tutarlılık, anlaşılırlık,rasyonellik ve gerçeklik konusundaki belirleyici kıstaslarını kendisi koyar