"Yani ne bileyim incinince nasıl baktığını, kaçmaya çalıştığında boynunu nasıl kaşıdığını, köşeye sıkışıp iki kelam bulamadığında görünmez olmak için o elbisenin yakalarıyla oynadığını, uçuşan çiçek tozları yüzünden hapşırdığını, yine de en çok baharı sevdiğini, lakin üşüdüğünü, yaz kış mütemadiyen üşüdüğünü, çayına beş kaşık şeker attığını.. Hakikaten sevgili sayılmamız için benim bütün bunları biliyor olmam gerekir.."
Gece vakti yine. Anılarımın bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçtiği saatler…
Kimi zaman birer ok halinde saplanıyor yüreğime.
Sırf acı çekmememiz için verilmiş olan "unutmak" gibi bir nimet, neden onları da alıp götürmüyor ki karanlıklara?
Neden karanlıklar uçsuz bucaksız derinliklerine gömmüyor onları?...
Unut diyorum
Unutacaksın, unutmalısın
Bir gün bu yağmurlar böyle yağmayacak
Sel götürmeyecek sokakları
Uzaklarda kalacak bu mutsuz geceler
Aydınlık nefes nefes dolacak içine
Sevincin süsleyecek şafakları
Umuttan yana, sevgiden yana
Dudaklarında yepyeni şarkılar olacak
Ve bir gün bakıp aynalara, diyeceksin
-yaşamak önce yaşamak
"Aniden olmadı, birikti. Yavaş yavaş doldu, sonunda taştı. Bugün attığım üç beş adım yormadı beni, dün yürüdüğüm kilometrelerce yol nefesimi kesti. Doldum taşıyorum artık ve siz sadece bugün taştığımı görebiliyorsunuz.."