Dikkatim dağılır çoğu zaman bazı geceler, kaybolurum... Kırık benliğim, yalnızlığım ve direnmeye devam eden ruhumla başbaşa kalırım. Yaşamayı unutmuş, bezgin ve yıkık bir adam olurum. Bir noktada içimde bir cesetin yaşadığını hissederim. Tam da o an, kalbimin; onarılamaz, küçük parçalara ayrıldığını anlarım. Duygularıma dokunan umutsuzluklarım, beynimin içinde toplanan olumsuzluklarım ve bütün güvensizliklerimle sessizliği dinlerim. Kendimi kandırıp dururum, kendimi avuturum ve bunu yalnız kendim için yaparım. Sonra, kayıp bir çocuk gibi korkarım. Dünyam beni çok kez parçaladı, yine de yaşamak zorundayım ama neyseki eskisi kadar acı vermiyor olanlar. O kadar çok dengesizim ki, bu gece düşebilirim. O kadar çok dikkatsizim ki, bu gece yanlış bir şeyler yapabilirim ve o kadar çok yorgunum ki bu gece, ölebilirim!
Hayatta kimsenin sandığım kadar iyi niyetli olmadığını anlamadım. Meğer kimsenin kalbi benim kalbim kadar hassas değilmiş. Her şeyin farkına varmak beni insanlardan uzaklaştırdı. Elbette böylesi daha iyi ama insan kırılıyor, üzülüyor, en sonunda da pişman oluyor... İnsanlar vefasız!
Herkes için aşkın ne olduğunu bildiğimi iddia etmiyorum ama benim için ne olduğunu size söyleyebilirim. Aşk, birisi hakkında her şeyi bilmek ve yine de onunla birlikte olmayı herkesten daha çok istemektir. Aşk, utanabileceğiniz şeyler dahil, kendinizle ilgili her şeyi onlara anlatacak kadar onlara güvenmektir. Aşk, birisinin yanında kendini rahat ve güvende hissetmek, ama o kişi bir odaya girip sana gülümsediğinde hâlâ dizlerinin güçsüzleşmesidir.
Gerçekte hissettiğimiz her şeyi, gerçek duygularımızı muhtemelen en çok bilmesi gereken kişilerden saklamak için çok çabalıyoruz.
Colleen Hoover , Belki Bir Gün
Oysa birçoğumuz mutluymuşçasına yaşıyoruz bu hayatı. Sürdürdüğümüz, yalnızca sahte, sıradan ve olanaksız bir yaşam! Sırf bu yüzden başka bir hayata kaçma hayalini o kadar çok kuruyoruz ki, sahip olduğumuz hayatı yaşamaya bile fırsat bulamıyoruz. Hem de günün birinde; herkesten ve her şeyden gideceğimizi bile bile yapıyoruz bunu...
Mutluluk dediğimiz şeyi neden başkalarında arıyoruz? Ya da neden bir nesnede? Zaten neden insan mutlu olmak için sebepler arar ki? Üzülmek için bir çok sebep bulabiliyorken, mutluluk için bulamamak neden bu kadar zor? Anlamsız!