1957’de Karlsruhe’de doğdu. Tübingen Üniversitesinde dil ve tarih öğrenimi gördü, Modem Şiir Estetiğinde Mavi Renk adlı çalışmasıyla doktorasını tamamladı. Birkaç yıl Yunanistan’ın Selanik kentinde yaşadı. Muhabir, edebiyat eleştirmeni ve deneme yazan olarak çalışıyor ve üniversitelerde yaratıcı yazarlık dersi veriyor.
Deneme ve röportajlanndan oluşan kitaplan ve çeşitli romanlanyla büyük beğeni kazanan Overath’ın 2009’da yayımlanan Flughafenfische adk romanı 2012’de Zehra Aksu Yılmazer tarafından Havaalanı Balıkları adıyla Türkçeye çevrildi. Angelika Overath çok sayıda edebiyat ödülüne layık görüldü; Almanca konuşulan ülkelerde edebi röportajlar dalında en saygın ödül olan Egon Erwin Kisch Ödülünü, Thaddaeus Troll Ödülünü ve Ingeborg Bachmann Yarışmasında Ernst Willner Ödülünü kazandı. 2016 ve 2017 yılında İstanbul’daki Tarabya Kültür Akademisinin burslu konuk yazarıydı. Üç çocuk annesi Angelika Overath ailesiyle birlikte İsviçre’nin Engadin vadisindeki bir dağ köyü olan Sent’te yaşıyor.
Büyük bir havaalanında geçen birkaç saatin öyküsü... Dünyanın çeşitli denizlerinden gelen balıklar, bu havaalanındaki devasa akvaryumda yolculara sergileniyor. Akvarist Tobias yolculuk yapamıyor, balıklarıyla ilgilenirken bir yandan da yolcuları gözlemliyor. Kendi akvaryumundaki balıklar gibi, yerkürenin çeşitli yerlerinden gelmiş bu yolcuların sessizliklerini, konuşmalarını ve beden dillerini çok iyi anlıyor. İnsanlardan uzak durmaya çalışsa da balıklar hakkındaki sorularına cevap vermek zorunda işi gereği. Elis ile bu şekilde tanışıyor ve aralarında dostluk gelişiyor. Kitapta " Sigara Tiryakisi " adlı başlıklarda anlatılan yaşlı bir profesör de var. O da biten evliliği hakkında düşünüp duruyor sürekli. Hacmi küçük ama derinliği olan kitaplardan biri : Binlerce insanın içinde birbirlerine temas etmeden geçip giden yolcuların yalnızlığı ve yorgunlukları iyi anlatılmış.
Yazar yapaylıklar üzerine anlık güzel tespitlerde bulunmuş. Akvaryumların ve havaalanlarının işlevsel olarak aynı yapaylıkta olduğunu Akvaryumla ilgilenen Tobias ve hayatı sürekli seyahat ederek geçen fotoğrafçı Elias üzerinden güzel tespitlerle anlatıyor. Kitaptaki üçüncü karakterimiz üzerinden ise aşk ve ölüm temalarını tükenmişliği ve zamana duyulan hasreti anlatıyor. Yazar romanlarını birer röportaj gibi yazmakta.
Havaalanlarının heyecanıyla, huznuyle, nesesiyle, gecesinde, gunduzuyle hayatın aynası olduğunu anlatıyor eser. Eğlenceli ve fakat kimi zaman da hüzünlü olan bu kitabı okuyun bence.