Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Carl-Johan Vallgren

Carl-Johan VallgrenBir Garip Aşk Öyküsü yazarı
Yazar
8.2/10
229 Kişi
728
Okunma
26
Beğeni
3.787
Görüntülenme

Carl-Johan Vallgren Sözleri ve Alıntıları

Carl-Johan Vallgren sözleri ve alıntılarını, Carl-Johan Vallgren kitap alıntılarını, Carl-Johan Vallgren en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aşk, kayıp yarının aranmasıdır ve onunla sonsuza kadar kaynaşma çabasıdır.
Sayfa 298 - Metis
Kıskançlık aşkın iltihaplanmış körbağırsağıydı.
Kıskançlık, aşkın yas giysileri içindeki hazin gölgesiydi, ağızda kurşun tadı bırakan minyatür bir ölüm. Bu duygunun nesnesi daha az saygın bir ahlak olabilirdi, ama kıskançlık üzerine pazarlık yapılamazdı, onun kendi hayatı vardı; kıskançlık aşkın iltihaplanmış körbağırsağıydı. ...
Reklam
Bu tutkudur! (anlatımına hayran kaldım)
Başka bir bellekte onun izini bulabilir, şimdi ya da çok önce onu görmüş olan birine rastlayabilirdi. Doğa yasalarına karşı koyan bir tutkuyla sevip, sürekli aradığı kızı yalnızca bir an görüp belleğine kaydetmiş birine. Meyhanelerin loş ışığında karşılaştığı insanların iç dünyalarına sızdı, belleklerinde dolaştı, kederlerin takımadalarındaki gemi enkazlarını yokladı, düşlerinin coğrafyasında kayboldu. Gezgin tüccarlar ve hacılarla yatak paylaştığı esintili tavan aralarında, posta istasyonlarının geçici atmosferinde, Tanrı'nın unuttuğu köylerde, gürültülü şehirlerde, şehir kapılarında, yol kenarlarında, özlemleri dindirilmemiş insanların birden meşale gibi tutuşan acı dolu kırık anılarında, gelip geçenlere el uzatan dilencilerin ona hüzünlü bir melodi gibi dokunan geçmişlerinde, daha güneşli, daha sıcak ve daha güzel bir geçmişin derinliklerinde hep onu aradı. Mucizeler çağının henüz kapanmadığı çılgın umuduyla gece gündüz aradı, ama ona ait hiçbir ize rastlamadı. ...
Aşk nedir sevgilim? Nasıl birşeydir? Stendhal'ın kitaplarında okuyor, ressamların tuvallerinde görüyorum, kompozitörlerin eserlerinde dinliyorum ve tam ele geçirdiklerini düşündükleri yerde aşkın, nasıl kahkahalar atarak uzaklaştığını fark ediyorum. Yıllar boyunca nerelerdeydin, diye soruyor aşk bana. Nerelerdeydim? Ölümün krallığındaydım, bekçilerin zayıf bir ânını bulup kaçana kadar... ...
Mutluluk yalnızca bir rüyadır, ama ıstırap gerçek.
Sayfa 210 - Metis
Yığınla ütopik düşüncelerin arasında bugün şekillenen dünya peki...
... Duygusal bir tonda, Lyon'lu büyük ütopyacı Charles Fourier'nin düşüncelerinden de bahsetti. İdeal bir dünya seksen bin yılda kurulacaktı, bunun son sekiz bin yılı insanların barış içinde yaşayacağı ve sakatların aşağılanmayacağı mükemmel uyum çağı olacaktı. Kuzey kutbu Akdeniz'in kıyılarından daha ılıman olacak, diye temin etti Wilson. Denizlerin tuzu çekilip tatlı suya, göller limonataya dönüşecekti. Yapılan bütün hesaplara göre, onların yaşadığı zamana denk düşen bu ideal dünyada, Homeros kalitesinde otuz yedi milyon şair, büyük Isaac Newton ile boy ölçüşebilecek dokuz milyon matematikçi, Moliere olarak adlandırılmayı hak edecek kalitede yedi milyon oyun yazan olacaktı. Wilson'a göre, Fourier'nin teorilerindeki berraklığın tarihte bir karşılığı yoktu. Çürütülemez, sağlam bir yapısı vardı, Örnek gösterilebilecek alt başlıklara ayrılmıştı: Cis–lude, Trance–appendice, özellikle hayvanlardan alacakları yedek organlarla nasıl ölümsüzlüğe erişileceğinin anlatıldığı Utıer–lounge anılmalıydı. Wilson'a göre Fourier'nin dünyası hayal edilebileceklerin en iyisiydi. İnsanlar birbirine bağlı topluluklar olan falanjlarda yaşayacaktı, her falanj tam tamına 1652 kişiden oluşacaktı. Toprak ne veriyorsa onlar tüketilecek, mallar paylaşılacak ve kararlar köyün meydanında tartışılarak alınacaktı. ...
Reklam
Şimdi ve sonsuzlukta...
Hiç kimse kendisini nelerin beklediğini bilemez; insan doğumunu hatırlayamadığı gibi, nasıl öleceğini de hayal edemediğinden sonsuzluğun sezgisine sahiptir, işte bunun için şimdi ve sonsuzlukta yaşar. ...
Nefret anlamsız, hiçbir şey vermez, yalnızca alır.
Sayfa 288 - Metis
Bazı kitapların içine düşürdüğü hal... ;)
Herkül ozanların, dilin kaba granitinden bu kadar güzel sözcükler yontma ve anlamlar arasındaki boşluğu doldurma yeteneklerine hayret ediyordu. Sindirip sindirmeyeceğini düşünmeden bütün şiirleri yutmuş, içeriklerinin üzerine kuluçkaya yatmış, geviş getirmiş, yeniden yutmuş ve dayanılmaz özleminin yedi midesinde kaynamaya bırakmıştı. Heine'yi ezberlemiş, Keats ve Byron'un ateşine tutulmuş, Jean Paul'un romanlarının, kaybolmuş cennetin kapılarını araladığını düşünmüştü. ...
Olanca kötülüğünün içinde...
Onu asıl şaşırtan insan neslinin nasıl olup da hâlâ yok olmadığı, insanların birbirlerini nasıl olup da çok önceden tüketmedikleriydi. ...
Reklam
Nefretin kendi yeteneğinden daha üstün olduğunu, en çetin düşmanı bile alt edecek doğal bir güç kaynağı olduğunu anladı. Nefret önüne çıkan her şeyi yok edebilecek yoğun bir ışık demetiydi. Ama kendi taşıyıcısını da aşındırıyordu. ...
... Hiçbir şeyin saklı olmadığı bir hayatın ne zevki var? ...
Gerçek büyünün dışında kalmak...
Bu insanlar, diye düşündü Schuster –ensesinden aşağı terler akıyordu– aşkın bir tanrı kavramını anlayamazlar, inanmak için bir mucizeye ihtiyaçları var. Kendisi yıllar boyunca, çiçekleri, bir ırmağı, bir ağacı inceleyerek ruhun tanrısal olanla nasıl kaynaştığını tecrübe etmişti. Amerika'nın balta girmemiş ormanlarında Tanrı'nın sesini duymuş, termitlerin yaptığı yuvalarda, bir jaguarın gözünde, Guara yerlilerinin müzik aletlerine duyduğu hayranlıkta Tanrı'yı görmüştü. Ama bu insanlar için bir ağaçta Tanrı’yı hissetmek ya da bir derede gökyüzü krallığının izini sürmek bütünüyle imkânsızdı. Ağacı yalnızca kulübeleri için kereste olarak görüyorlardı. Irmak balık avlamak için ağ attıkları bir yerdi. Buğday tarlalarında yalnızca ekmek görüyorlardı. Onlar yalnızca okuma yazma öğretilerek ya da hasat kötü olduğu zaman karınları doyurularak kazanılabilirlerdi. Çünkü uyum yetenekleri ve gündelik alışkanlıkları ruhlarını, inançtan daha çok ele geçirmişti. ...
Nefret önüne çıkan her şeyi yok edebilecek yoğun bir ışık demetiydi. Ama kendi taşıyıcısını da aşındırıyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.