Celaleddin Vatandaş

Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1 yazarı
Yazar
Editör
9.1/10
489 Kişi
2.332
Okunma
229
Beğeni
21,2bin
Görüntülenme

Celaleddin Vatandaş Sözleri ve Alıntıları

Celaleddin Vatandaş sözleri ve alıntılarını, Celaleddin Vatandaş kitap alıntılarını, Celaleddin Vatandaş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“İnsanın mürşidi Kuran’dır.”
Sayfa 209 - Pınar Yayınevi
Kur’anı ezberlemek göz ve dudaklarla okumak değildir.
Bunun içindir ki, onlar Kur'an'ı göz ve dudaklarıyla okumadılar; böyle okudukları zaman da Cenneti garantiledikleri duygusuna sahip olmadılar. Hatta Kur'an'ı sadece ezberleyen veya sadece göz ve dudağıyla okuyanları kötü bir gidişatın nedeni ve başlangıcı olarak gördüler. Bu konuda bir örnek olarak şu hatırlanabilir/ Hz Ömer'in hila- fet yıllarıydı. Basra valisi Ebu Musa el-Eşarî, halife Hz Ömer'e, o yıl birçok Basralının Kur'an'ı tamamen ezberlediğini bildirdi. Hz Ömer'de onlara belirli bir maaş bağlanmasını söyledi. Fakat ertesi sene Kur'an'ı ezberleyenlerin sayısı daha da arttı. Hz Ömer bundan haberdar olunca Ebu Musa el-Eşarî'ye ne yapması gerektiğini bir mektupla şöyle bildirdi/ Onları kendi hallerinde bırak. İnsanların Kur'an ezberlemekle meşgul olup onun hükümlerini öğrenmeyi terk etmelerinden korkuyorum. Çünkü o biliyordu ki, önemli olan Kur'an'ı ezberlemek ve okumak değil; anlamak ve yaşamaktı. Anlaşılmayan şey yaşanabilir miydi? Anlaşılmadan okunan şey kalpleri ürpertebilir miydi; imani pekiştirebilir miydi; bilgiyi artırabilir miydi??
Reklam
Cehapenin halka bakışını temsil ediyor. Ne eksik ne fazla.
Ulan öküz Anadolulu; sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştir­mek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.. Nevzat Tandoğan (Ankara Valisi)
İçses onaylı alıntı..
Yakın zaman öncesine kadar kazançların helâl olup olmadığı önemsenirdi. Helâl kazanç arzulanır, haramından şiddetle kaçınılırdı. Hiç kimse haram kazancı savunamazdı; haram kazancıyla övünemez, caka satamazdı. Zaten kazanç haram olmazdı; haram olan şey olsa olsa ancak kayıp olurdu. Hiç kimse kazancı ve dolayısıyla işi haram olana özenmezdi. Kazancın ve işin helâl olmamasını belirleyen şey ise, o şeyi Allah'ın uygun bulup-bulmamasıydı. Ama bugün kazancın helâl olup olmamasına değil, çok olup olmamasına bakılıyor. Allah kale alınmıyor ve çok kazanç her ne biçimiyle olursa olsun helâl bile olsa azına tercih edilir bir duruma gelindi. Kazancı haramdan olanlar baş- ları dik etrafa caka satarak gezinirlerken; diğerleri onlara gıptayla bakıp, onların yerinde olamamanın derin acısını yaşıyorlar.
Son söylenecek sözü önden söylemek gerekirse, modern dünyada kadın, tarihte hiç olmadığı kadarıyla köledir, köledir ve daha da köleleşmek için her şeyini ortaya koymakta bir sakınca görmemektedir. Bedeni ve bu bağlamda cinselliği ise en önemli sermayesidir. Ticari kazanç kaygısıyla hareket eden medya ise, kadının bu durumunu pekiştirmektedir. Kadın, çeşitli programlarda, yarışmalarda belli giyim biçimleri ile ön plana çıkarılmaktadır. Vahim olan şey, kadının cinselliğinin medya aracılığı ile pazarlanmasıdır. Bu pazarlıkta, karşımıza çıkan sömürü canavarı ise erkektir: Ve reklamlarda, manşetlerde, çekici güzel bir kadın vücudunu sergilenirken görmek istemektedir. Mevcut Modern/Kapitalist sistemde kadın evde ücretsiz hizmetçi ve çocuk bakıcısı; piyasada ucuz işgücü; medyada ise erkeklerce erotik bulunduğu kabul edilen beden parçalarından ibaret seyirlik nesne olarak var olmaktadır.
Sayfa 125
Abdullah Bin Mes'ud şöyle der;
''Kur'an'ı kum saçar gibi saçmayın, Şiir okunur gibi hızlı hızlı okuyup geçmeyin. Harikaları karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin. Sizden hiçbirinizin amacı sûrenin sonuna gelmek olmasın''
Reklam
Kadının Geldiği Konum
Farklı toplumlarda ve zamanlarda bazı şeylerin mağduru olsa bile her kadın, anne veya eş olarak bir değere sahipti. Fakat modern kültür 'kadını layık olduğu değere kavuşturuyorum' söyleminin arkasından cinsel bir metaya dönüştürmüş, kadın, erkekleri baştan çıkaran bedeniyle bir değer ifade eder hale gelmiştir. Çekicilik, cazibe artık olmazsa olmaz değerlerdir. Güzellik dayatması altında tüketim nesnesine dönüşen kadınlara medya aracılığıyla bir yandan güzel, seksi ve erotik olmaları yönünde açık mesajlar tekrarlanarak verilirken, diğer yandan da erkekler tarafından arzu edilen bir nesne olmaları gerektiğine dair örtük mesajlar verilmektedir. Halbuki dünün dünyasında kadınların ne 35 yaş sendromları vardı, ne bacaklarındaki selüliti görürler, ne de gözünün altında kırışıklıkların oluştuğunun farkına varırlardı. Çünkü onların dünyasında ve zihniyetinde kadını değerli kılan şey bedeni ile değil, kişiliğiyle ve ailevi-toplumsal rolleriyle ilgiliydi. Cinsellik hayatın içerisinde fıtri bir ihtiyaçtı ve karşılanma yolları da belliydi; hayatın eksenine oturmuş bir değer değildi. Genel anlamda ifade etmek gerekirse bugünün dünyasında, bireylerin ne yiyeceğine, ne giyeceğine, tatilini nerede ve nasıl yapacağına kiminle ve nasıl evleneceğine, eşi ve çocuklarıyla ilişkisinin niteliğine, evinin eşyasına ve dizaynına... karar veren imaj danışmanları, inananların gözlerinde ve gönüllerinde Allah'tan daha muktedir duruma gelmişlerdir.
Sayfa 65
Düşüncelere tercüman olan bir yazı..
Bundan binlerce yıl öncesinin toplumlarını oluşturan insanlar huzurlu bir dünyanın özlemini duyuyorlardı; ancak yaşadıkları zulümdü, sömürüydü, işkenceydi. Bu, Mısır'da böyleydi, Mezopotamya'da böyleydi, Hindistan'da böyleydi, Anadolu'da böyleydi... Bütün bu coğrafyalardaki insanların hemen hepsi sefaleti, haksızlığa uğramayı,
Kemalzm dini loading..
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile Kul arasındaki bağlılıktır. Türkiye Cumhuriyetinin resmî dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdanî olduğundan Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten aynı tutmayı, milletimizin muasir telakkisinde başlica muvaffakiyet amili görür. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir" "Dinler vicdanlarda ve mabetlerde kalmalı, maddi hayatın ve dünyanın işlerine karış mamalıdır. Bunun sonucu olarak da hayat tarzında bulunması gereken ilkelerin nereden alınacağı açıklanmış ve planlanan tedricî süreç teorik boyutuyla tamamlanmıştır: Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Milletimizin siyasî, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır.Bu süreçte gerçekleşmesi planlanan ve gerçekleştirilenleri özetlemesi açısından batılılaştırıcı elit'in ünlü kalemlerinden birisinin ifadeleri konuyu olanca açıklığıyla gözler önüne serer niteliktedir: Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır İşte, bunların sonucunda Türkiye'ye özgü Resmi/Seküler İslâm oluşturulmuştur. Oluşturulan bu dinin bazı genel özelliklerini şu şekilde belirlemek mümkündür:
Başörtüsü için küçük, başka şeyler için büyük çocuklar
Yaşanan cehalet öylesine derinlikli ve kapsamlı bir cehalettir ki, kadının metalaşmasına, cinsiyetinin pazarlanmasına itiraz etmeyenler, kadının başörtüsü takmasına cinsiyetçilik veya özgürlüğün kısıtlanması gerekçesiyle karşı çıkmakta; kız çocukları için başörtüsü takma serbestliği getiren yönetmelik düzenlemelerini ilkellik olarak
Sayfa 150
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.