Claude Simon kitaplarını, Claude Simon sözleri ve alıntılarını, Claude Simon yazarlarını, Claude Simon yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.. ölümün nasıl bir kokusu nasıl bir nefesi olduğunu soruyorum kendime, bugün şiirler de olduğu gibi barut ve şan şöhret kokusu muydu bu yoksa şu iğrenç mide bulandına kükürt ve yanmış yağ kokusu mu ocağın üstünde unutulmuş bir tava gibi dibi yanan duman yayan kara ve yağlı silahlar yanmışş yağların toz toprağın pis kokusu..
.
.. insanların hiçlik ya da ilksel her şey tarafından yutulması, ortadan kaybolması,
hatta daha fazlası: Askeri alay batarya süvari birliği manga insan düşüncesinin kavramının yok olması,
hatta daha da fazlası:
Her türlü düşüncenin her türlü kavramın yok olması öyle ki en nihayetinde general kendisine yaşamaya devam etme izni verecek hiçbir neden bulamadı sadece general olarak yani asker olarak değil de aynı zamanda düşünen bir canlı olarak ve o zaman da beynini patlattı
uykuya yenik düşmemek için savaşarak
.
.. ahengi bozuk yankılar, tutarsız ses patlamaları, kopmuş hiddet tutku parçaları ulaşmaktaydı bunların nereden geldiğini nasıl söylemeli: Her türlü şiddetin ve her türlü tutkunun şu kalıcı ve tüketilemez istifinden daha doğrusu haznesinden daha doğrusu ilkesinden, bu şiddet bu tutku dünya üstünde avanak avanak aylak aylak ve amaçsız gezin mekte tıpkı yollarının üzerinde rastladıklarını vahşi ve tesadüfi bir biçimde savuran kör ve temelsiz bir hiddetten başka hiçbir hedefi olmayan şu rüzgarlar şu tayfunlar gibi; ..
.
"İnsanın kaybedecek bu kadar çok zamanı olması da ne güzel bir şey , insanın bu kadar müsait zamanı olması da ne kadar hoş olmalı, böylece intihar, dram, trajedi boş zaman geçirmenin zarif etkinlikleri olur,"..
.
, .. dünya kurulduğundan beri her şeyi öğüterek, ezerek yavaş yavaş ilerlemekte olan bu buzul ve bunun içinde Georges adeta her ikisini, kendisini ve Blum'ü, kaskatı ve buz kesmiş, çizmeleri ve mahmuzlarıyla bitkin beygirlerinin üzerine tünemiş vaziyette kendileri de ayakta olan bir hayaletler kalabalığı arasında zarar görmemiş ve ölü görüyor gibiydi, bu hayaletlerin hepsi güzel renkli ve solmuş kostümlerinin için de, tabanlıklarının üzerinde kısa aralıklarla iki yana sallanan mankenlerin oluşturduğu sabit bir kortej gibi, aynı belli belirsiz hızla ilerlemekte, bu su yeşili kalınlığın içinde hepsi aynı şekilde yer almaktaydı, aynaların yeşil derinliklerinde sonsuza dek yinelenen bu su yeşili kalınlıkta ...
.
Yüzü olmayan bu iki ses karanlıkta birbirini izleyerek birbirini yanıtlıyordu kendi tınılarından başka bir gerçeklikleri yoktu, bir ses dizisinden daha fazla gerçekliği olmayan şeyler söylemekteydiler, yine de sohbetlerine devam ettiler: Başlanğıçta sadece iki potansiyel ölümüz vardı, sonra yaşayan iki ölümüz gibi bir şey oldu, sonra bunlardan biri gerçekten öldü öteki de halen yaşamaktaydı..
.. ve her ikisi de
(ölü olan ile gerçekten ölmüş olmak daha iyi olmaz mıydı diye düşünen zira en azından ölü olduğunu bilmezdi insan)
.
.. ve dünya hakkında da bilebileceğimiz her şey bu soğuk, şimdi her taraftan içimize işleyen bu su, şu inatçı çoğul her yerde var olan yağmurun dere gibi akışıydı, bu dere yolun üzerinde kıyameti andıran çoğul toynak vuruşlarıyla birbirine karışıyor bütünleşiyor gibiydi ve görünmez binek hayvanlarımızın üstünde sarsılarak ilerlerken inanabilirdik ki tüm bunlar
(köy tahıl ambarı süt gibi beyaz görüntü çığlıklar topal adam yardımcı bunak ihtiyar kadın tüm bu karanlık ve kör ve feci ve bayağı karmaşık durumu oluşturan insanlar birilerinin aleyhinde atıp tutmakta birbirlerine küfretmekte birbirlerini tehdit etmekte birbirlerine lanet okumakta karanlıklarda sendelemekte en sonunda bir engele karanlığa gizlenmiş bir makineye çarpana kadar el yordamıyla yolunu aramakta
(ve bu engeller onlar için, özel olarak onları engellemek amacıyla konmamıştı bile)
bunlar
(muhtemelen de karşılarına ilk çıkanı)
onlara son bir kez ışığa benzer bir şeyi görme fırsatı verip suratlarının ortasına patlayabilirlerdi)
tüm bunlar sadece bizim zihnimizde var olmuştu: Bir hayal bir yanılsama oysa gerçekte at üzerinde gidişimizi hiç durdurmamıştık belki de yağmurun dere gibi aktığı bu bitimsiz gecede halen at üstünde gitmekte birbirimizi görmeden birbirimize cevap vermeye devam etmekteydik. ..