Rene âşık olmak bir uçurumdan denize atlamak gibi. Ya hayatım boyunca yaşadığım en heyecan verici deneyim ya da hayatımın en büyük hatası olacak. Ya gerçekten yaşadığımı hissedeceğim ya da kayalıklara çarpıp parçalanacağım.
İnsanların iradesine boyun eğmediğim için,
Bana gizemli derler.
Bir fareyi yakalayıp yersem,
Bana zalim derler.
Fakat onlar hayvanları alır,
Parklarda ve hayvanat bahçelerinde sergilerler.
Bütün hayvanların kendi zevkleri için yaratıldığını düşünür,
Köleleri olduğuna inanırlar.
Ben sadece acıktığım için öldürürken,
Onlar zevk, güç ve altın için öldürürler,
Ve sonra bizden üstün olduklarını söylerler
Onları nasıl seveyim? Ben bir kediyim...
- Leila USHER
Kitap adından da anlaşılacağı gibi kaplan laneti ile alakalı. Eski zamanlarda yaşayan iki Hint prensi bir tılsımla kaplana dönüşüyor ve olaylar bu şekilde başlıyor. Daha önce hiç Hint mitolojisi konulu bir şey okumamıştım bu yüzden hoşuma gitti.Kitabın ilk yarısına geldiğimde gerçekten aşırı beğenmiştim, sonrası öyle olmadı. İlk sayfalarda kitaba adapte olabiliyorsunuz lakin ilk yarıdan sonrası beni rahatsız etti. Ana karakterin şöyle bir sözü var
"Maceranda sana yardım edeceğim." Bu bir macera değil bir lanet ve yıllarca çekilen acıyı vs anlatıyor. Kitabı gerçek gibi kurgulamamış yani. Yazarın kendisi bile bunu sadece bir hikaye olarak aktarmış okucuya, hatta okuyucu gözünden yazmış resmen. Bu yüzden o dünyanın içine girmekte sonradan birazcık sorun yaşanabiliyor çünkü "o dünya" diye bahsettiğimiz yerin gerçekliğini sorguluyorsunuz. Umarım iyi anlatabilmişimdir. Hele sonradan ana karakterler o kadar saçma salak davranıyor ki inanılmaz sinirlendim. Ki ben Uyanış serisini okurken bile ana karaktere sinir olmamıştım düşünün artık. Kesinlikle kötü diyemem ama aman aman da değildi. Bir şans verilebilir.
The Tiger Saga vol. 1. 5 kitaplık serinin ilk kitabı ülkemizde. Öncelikle kitabın kapağıyla aşk yaşadığımı söylemem lazım. Çoook güzel ve gören herkesin de ilgisini çekti. Gelelim konusuna; Kelsey isimli kızımız geçici olarak bir sirkte işe başlıyor. Buradaki bazı hayvanların bakımlarına da yardım etmesi şartı var. Bu hayvanlar arasında da bir adet kaplan mevcut. Umulmadık şekilde bu kaplanla bağ kuruyor. Sonrasında bir adam gelip kaplanı ait olduğu yere götürmek için satın alıyor. Kelsey'den de kaplanı gideceği yere (Hindistan'a!) götürüp teslim edene kadar yardım istiyor. Bu iş teklifini öyle cazip hale getiriyor ki kızımız hem yaşayacağı deneyim ve sahip olacağı imkanlar için, hemde kaplanla daha fazla vakit geçirebilmek için kabul ediyor. Ve macera başlıyor. Nasıl anlatsam? Soluk soluğa bir macera. Hint mitolojisi içerikli ve biraz da Indiana Jones filmleri gibi. İçime sinmeyen yerleri var tabii. Örneğin Kelsey'nin tepkileri. Yani fantastik bir dünyaya adım attın be kızım, az biraz fazla şaşırıp sarsılman gerekmez miydi? Bir kaç şey daha var ama söyleyeceklerim içerikle ilgili bilgiye girecek, o yüzden sürprizleri bozmayalım :)
"Anlamıyor musun, Ren? İşte bu yüzden gitmek zorundayım. Bensiz hayatına devam edebileceğini öğrenmem gerek. Hayatta benden daha fazlası da var. Önüne serilen dünyayı görmen ve seçenekleri gözden geçirmen gerek. Ben senin kafesin olamam. Seni tutsak edip bencilce kendi arzularım için kullanabilirim. Sen bunu istesen de istemesen de, bu doğru olmaz. Sana serbest kalabilmen için yardım ettim. Özgür kalıp bunca yıldır mahrum kaldığın şeylere sahip olabilesin diye." Elim yanağından boynuna indi. "Sana bir tasma mı takayım? Bana borçlu olduğun için hayatının sonuna kadar seni kendime mi zincirleyeyim?"
Şimdi açıkça ağlıyordum. "Özür dilerim, Ren, ama bunu yapamam. Yapamam. Çünkü... ben seni seviyorum."