"Sanatta kalitenin belirtisi bence şu: Bir şey okuduğum da, gördüğüm de ya da dinlediğim de birden, birisinin benim de düşündüğüm ve yaşadığım bir şeyi formüle ettiği duygusuna kapılıyorum; tam benim düşündüğüm gibi ancak benim hayal ettiğimden daha iyi cümlelerle ya da görsel düzenlemelerle ya da daha iyi bir ses kompozisyonuyla formüle edilmiş. Ya da bir anlığına, bende, güzellik hissi veya sevinci uyandırıyor. İşte büyük edebiyatı, ortalama edebiyattan ayıran da bu. Büyük edebiyat eserlerini okuduğunuzda, söylediğinizi ya da duyduğunuzu zannettiğiniz bir iki cümleye mutlaka rastlarsınız. Sizi ilgilendiren bir tanım ve etkileyen bir imgedir bu, sizin imgenizdir. Sayfaların birinde, kendinizi aynı durum da buluverirsiniz ya da sizden çok farklı ama, sizin bir zamanlar düşündüğünüz gibi düşünen ya da gördüğünüz gibi gören birine rastlarsınız. Büyük sinemacılık dedikleri de budur -eğer öyle bir şey varsa. Bir an için kendinizi orada buluverirsiniz; ancak bu duruma duygusal mı yaklaştığınızın veya bu durumu entelektüel, karşılaştırmalı ve analitik olarak mı düşündüğünüzün esasında hiçbir önemi yoktur."
Sayfa 167 - Agora Kitaplığı, Çeviren: Aslı Kutay Yoviç, Birinci Basım: Ekim 2010Kitabı okudu
"Acı çekmenin çekmemekten daha kötü olduğundan emin değilim. Bazen acı çekmek daha iyidir. Herkes bir kere bunu yaşamalıdır. Bizi olgunlaştıran da budur. İnsan doğasını bu oluşturur. Kolay bir hayatınız varsa, başkalarını da düşünmeniz için bir sebebiniz yoktur. Kendiniz ve başkası hakkında endişelenmeniz için bir şekilde acıyı yaşamış olmanız, acı çekmenin ne olduğunu bilmeniz gerekir. Böylelikle incindiğinizde, incinmenin ne olduğunu anlarsınız. Çünkü acının ne olduğunu anlamazsanız, acının olmadığı bir hayatı da anlamaz ve öyle bir hayat için şükredemezsiniz."
Örneğin, bir süt şişesini bir sahnede kullandığımda, biri çıkıp benim hiç aklımdan geçmemiş sonuçlara varıyor. Benim gözümde bir şişe süt, sadece bir şişe süttür; süt döküldüğündeyse bu süt döküldü anlamına gelir. Başka da anlamı yoktur. Bu dünyanın parçalandığı ya da sütün, annesi vakitsiz öldüğü için çocuğun içemeyeceği anne sütünü simgelediği anlamına gelmez. Benim için böyle bir anlam taşımaz. Bir şişe dökülmüş süt, bir şişe dökülmüş süttür. Ve sinema da budur. Ne yazık ki başka bir anlamı yoktur
Sinema gelişimi içerisinde farklı dönemlerde bir çok akımın etkisinde kalarak şekillendi ama bazı yönetmenler var ki tek başlarına bir akım gücüne sahipler. Kieslowski de benim için o yönetmenlerden birisidir. İlk dönem filmlerindeki o sertliği zamanla daha naif,şiir(klasik olacak ama onun kadrajlarını ve geçişlerini anlatabilecek daha güzel bir kelimem yok) bir nitelik kazanmıştır. Çoğu kişi "The Decalogue" ve "Three Colors" serileriyle tanır yönetmeni ama sinemasındaki bu ince geçişin ilk örneği olan "The Double Life of Veronique" gözden kaçmaması gereken bir şaheserdir.
Ruhları hafifleten insandır Kieslowski.
Şahane bir kitap. Kieslowski sinemasını seviyorsanız zevkle okursunuz ve hakkında birçok şey öğrenebilirsiniz. I'm so so belgeselini de tavsiye ederim.
Tek kelimeyle harika bir kitap. Tabir yerindeyse bir solukta okudum. İçinde her şeyi bulabileceğiniz bir kitap. Kieslowski'yi seviyorsanız tabi. Okurken her kelimesinden zevk aldım....