Kanada, Ontario’da, Queen’s University’de sosyoloji profesörüdür ve gözetim konusunda dünya çapında bir uzmandır.
Yayımladığı kitaplardan bazıları şunlardır:
Surveillance Studies: An Overview (2007); Identifying Citizens: ID Cards as Surveillance (2009); Theorizing Surveillance: The Panopticon and Beyond (2006);Surveillance After September 11 (2003); Surveillance as Social Sorting: Privacy, Risk and Digital Discrimination (2003); Surveillance Society: Monitoring Everyday Life (2001); Zureik, E. ile birlikte Computers, Surveillance and Privacy (1996);The Electronic Eye: The Rise of Surveillance Society (1994); Postmodernity (1999); The Information Society: Issues and Illusions (1988); Jesus in Disneyland: Religion in Postmodern Times (2000).
İnternet yüzünden "anonimliğin ölümü"ne gelince, burada hikaye biraz daha farklı: Mahremiyet hakkımızı kendi rızamızla katlettiriyoruz. Ya da belki sadece, bize sunulan harikalar karşılığında ödenecek bir bedel olarak mahremiyet kaybına rıza gösteriyoruz. Belki de kişisel bağımsızlığımızı mezbahaya kendi ellerimizle göndermemiz için bize uygulanan baskı o kadar kuvvetli ki ve durumumuz bir koyun sürüsünün durumuna o kadar benziyor ki ancak birkaç istisnai isyankar, gözü pek, kavgacı ve dirençli irade ona karşı samimi bir girişimde bulunabiliyor.
Michel Foucault gerek fikirleriyle gerek teoremleriyle çok değerli ve çok sevdiğim bir insan... İşte bu Akışkan Gözetim kitabının kaynağının doğuş noktasında da Michel Foucault'un Panaptikon kavramı var. Merak edenler, açıp Panaptikon'u araştırabilir, büyüleneceğinizden eminim
Akışkan Gözetim, iki tatlı insan Zygmunt Bauman ve David Lyon'un söyleşisi şeklinde ilerliyor. Günümüzde gücü elinde bulunduranlar; kredi kartları, sokaktaki kameralar, sosyal medya ve alışverişler yöntemiyle biz insanları izliyor ve kontrol altında tutuyorlar. Zevklerimiz, alışkanlıklarımız ve hareketlerimiz onlar tarafından sürekli gözleniyor. İşte Akışkan Gözetim söyleşisi de bu anafikir üzerine ilerliyor. Okumaya sevdalılar, bu kitapla hoş bir yolculuğa çıkacak.. PS: Michel Foucault okumayı unutmamalısınız!!
İlk aldığımda George Orwell'ın 1984'ü gibi bir roman zannetmiştim lakin ütopik değil gerçeğin ta kendisini içeren sohbet havasında geçen bir kitap.. Gerçek olmasını isteyemeyeceğimiz gerçekler.. Modern çağda akışın nasıl bir parçası olduğumuzu çarpıcı örenklerle ve tezlerle ortaya koyan okunmaya değer bir kitap..
Kendinizi bazen sohbetin tam ortasındaymışsınız gibi hissedebilirsiniz :)
Akışkan gözetim kavramına baktığımızda Bauman’ın birçok eserine isim vermiş olan Akışkan tabiri oldukça yerinde bir isimlendirmedir. Kitabın yazıldığı tarihten on yıl sonra bugün 2021 yılında kitabın söylemeye çalıştığı şekilde sürekli değişen dijital gözetim yöntemleri ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Akıllı telefonların asıl çıkışını yaptığı 2011’den bugüne akışkan gözetimi yaşayarak deneyimledik. Artık görünür olma, toplumda kabul görme, Bauman’ın tabiriyle görülme sevdası ve yalnızlıktan kurtulma gibi etkenlerin bu gözetimde bizleri gönüllü hale getirmesinden başka Fenomen olarak insanları yönlendirmenin sağladığı manevi tatminle birlikte, bu fenomenliğin maddi açıdan kazanç sağlaması da oldukça tatminkâr görünmektedir. Artık gözetimde gönüllü olma isteği değil gönüllü olma yarışı söz konusudur.
Pandemi ile birlikte gözetime belki de hiç bu kadar maruz kalmamıştık. Vücut ısımızın ölçülmesine, üzerimize işlenen kodlarla özel mekânlardan resmi kuruluşlara girişe kadar her şey denetime tabi bir hal almış durumdadır. İlerde bu kodların kimlik kartlarımıza dahi işlenmesi söz konusu görünmektedir. İşte tam da bu kitapta anlatılmaya çalışan şekilde gözetim gün be gün şekil değiştirmekte ve akışkanlaşmaktadır.