Acıların en büyüğü olan ölüm acısını, sevdiği insanı kaybetmenin kederini, suçluluk duygusunu ve affetmenin yüceliğini konu alan bir kitap Sonsuza Kadar Aşk... Biraz hüzün hissettiriyor biraz tebessüm ettiriyor. Öyle büyük bir aşk hikayesi değil. Fakat verilmek istenen mesaj güzel. Bir de benim her zaman söylediğim sözü (Tabi ki yazarın mesajı bu değil) bana yeniden söyletti. "Yeter ki ölme"...
Deborah Raney farklı bir aşk hikayesiyle çıkıyor karşımıza. Sonsuza kadar sürecek olan bir aşkın varlığına kendim de inananlardan değilim doğrusunu söylemek gerekirse, ama böyle bir şeyin var olmasını da istiyorum bir yandan. Bryn kocası itfaiyeci olan ve sığınma evinde gönüllü olarak çalışan bir kadındır, kendisinin ihmali sonucu ortaya çıkan yangında hem kendi kocası hem de kocası dışında dört kişi daha hayatını kaybeder. Hayatını kaybedenler arasında Garrett'ın eşi de vardır ve ikisinin sahip olduğu benzer acı onları bir araya getirir, lakin birbirlerine karşı olan sevgileri onları bir arada tutmaya yeterli gelecek midir, ya da Bryn'ın işlediği suçun üstesinden nasıl gelecekler. Kitaba sadece aşk konulu bakmak çok doğru bir davranış olmaz zannımca, çünkü hepimizin sahip olduğu imtihanlar var küçük veya büyük. Kitapta insanların başına gelen şeylerin onları inanç konusunda daha güçlü kıldığına da şahit olmak mümkün. Her insan okuduğu kitapta kendinden bir şeyler bulmakta haklıdır, nasıl ki her dinlediği şarkıda kendi duygularını buluyorsa...
İtfaiyeci eşlerini kaybeden iki yalnızın yaşadıklarını anlatan, aşk romanından çok dram bir hikaye.Ne yazık ki çok da övülmeye değmeyen, hani sizi alıp götürmeyen bir öykü."Mutlaka okuyun" grubuna sokamayacağım ama okumak isteyen de geri kalmasın