Annelerini kaybeden iki kardeş, kısa adıyla Vee ve Mattie. Elbette ikisi de üzgün, ikisi de eksik...
Vee, narkolepsi denilen hastalıktan muzdarip, yetmiyor üstüne, birine ait eşyaya dokunduğunda uyku komasına girip, eşyasına dokunduğu kişinin ruhsal bedenine baygınlık geçirerek ışınlanıyor.
Vee, bir gün, ansızın, muzdarip olduğu bu rahatsızlık sebebiyle kardeşinin de dahil olma ihtimali olan art arda cinayetlerin rüyasal dünyasında buluyor kendisini. En garibi ise, rüyasal dünyasının gerçekle bir bütün olması sanırım.
Açıkçası sağlam bir gençlik romanıydı ve akıcı diliyle film izlercesine okuttu kendini. Yazar, hikayeyi birinci ağızdan yazdığı için, anlatıcının yani Vee'nin gözünden ve misafir olduğu ruhlarla yaşadığı tecrübelerden sonuca varmamızı sağlamış. Çok da ters köşeydi diyemem ancak severek okuduğum kesin :)
Kazanılan bir şeydi ölüm.Ölüm hep vardı, insanların kulağına fısıldıyordu.Parmakların arasındaki boşluktu.Hatıralarındaydı.Düşündüğün,söylediğin, hissettiğin ya da istediğin her şeyde o vardı.Hep oradaydı.
Yazarın ilk kitabı olamasina rağmen çok başarılıydı. Narkolepsi hastalığını ilk bu kitapta duydum . Hastalığa kurgu katarak biraz gerilim, biraz duygusallık,aile olmanın önemi ,geçmiş sırların gün yüzüne cikmasi ,gençlik aşkları filan çerez niyetine dizi kıvamında kafa dağıtmak için okuna bilir bir kitap kitapla kalın hoşça kalın