İznik çinileriyle meşhur şehir; bir tarih vardı her nakışında, bir istila vardı her çizgisinde, bir talan vardı her renginde... Haçlı şövalyesinin atının toynakları altında ezilmişti önce, sonra Osmanlı sipahisinin lime lime ettiği yerdi.
Tarihte Nikea ismiyle nam salmıştı bu kutlu şehir. Bedreddin’i de basmıştı bağrına, onu da alıp saklamıştı kıyısında İznik Gölü’nün.
1331’de alınmış İznik şehri, üç yıllık bir kuşatmanın ardından Devlet-i Âliyye Osman’ın toprağı olmuştu. 1080’de Selçuklu başkentiydi... Tarih öncesinde Makedonlarındı... Bitinya Krallığı’nındı... Bizans’ındı... Velhasıl her gören güzelliğine âşık olmuştu İznik’in.
Dionysos, şarap tanrısıydı o, Askania Gölü’nde yaşayan Nikea perisine âşık olmuştu, baştan çıkardı periyi, yattı onunla, periden çocukları oldu. Gölün kenarına bir kent kurup etrafını üzüm bağlarıyla süsledi tanrı Dionysos. Sevgilisine ithaf ettiği o kent İznik kentiydi.
bizim nazarımızda yalnızca insan vardır.o insanın hangi dinden,hangi dilden,hangi tenden olduğu bizi alakadar etmez.bizim meselemiz,insanlığı yüceltme,onu kurtuluşa götürme meselesidir.bütün kavgamız bu amaç uğrunadır.