Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Lucinda Riley
Lucinda Riley Yorumları ve İncelemeleri
Lucinda Riley yorumları ve incelemelerini, Lucinda Riley kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Lucinda Riley puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yedi kız kardeş serisinin ikinci kitabı Ally (Alycyone D'Apliése)'in hikayesini anlatıyor. Kitap Salt baba'nın ölümü sevgilisi Theo'yu kaybetmesiyle başlıyor. Theo'ya çok üzüldüm. Ally diğer kardeşleri gibi evlatlık ve Salt baba ölürken bütün kardeşlere yaptığı gibi geçmişiyle ilgili ipucular veriyor. Ally geçmişini araştırmaya başlıyor. Kitap ailenin üç farkli neslinin hikayesi. Üç ayrı kitap okuyormuşsunuz gibi oluyor. Eski zamanları anlatan kitapları severim. Yazarın betimlemeleri güzel, anlatımı akıcı. Ve araştırmaları harika basite indirgenmemiş, müzikle alakalı bir çok şey öğreniyorsunuz. İlk kitapta harikaydı. Tavsiye ederim. Biraz spoiler verdim ama sonu size kalsın. Tavsiye ederim.
Yedi Kız Kardeş
Kitabımızın konusu , 7 farklı kız kardeşin evlatlık edinilmesi ve onların gizem dolu hayatlarını anlatıyor. Babaları her birine takım yıldızlarının isimlerini vermiş ve her biri bambaşka kişilik özelliklerine sahip. Gizem dolu hayatları babalarının vefatı ile ortaya çıkıyor ve hayatları tamamen değişiyor.
Öncelikle kitap
Kitap harikaydı! Konusuna kurgusuna bayıldım. Elimden bırakmadan okudum. Her sayfada bir sonraki sayfayı merak ederek okudum. Boş olan hiçbir kısmı yoktu. Aynı zamanda seri olduğundan sonra ki kitabı merak ediyorum.
Öncelikle, benim için tarzıyla Sarah Jio'yu anımsatan bir kitaptı. Geçmişte yaşanan olaylar, nihayet geleceğe etki ediyor ve gerçekler ortaya çıkıyor. Tabii ki dramatik bir olay yaşayıp, baba evine dönen bir kadınla...
Buraya kadar klasik denebilir. Sonrasında çok iyi ilerledi. Sevgiyi arayan insanlar, zorlayıcı imtihanları ve kabullenemeyiş...
Son 150 sayfası olmasa, bunun yerine yalnızca Julia ve Kit karakterlerinin, Tayland'a Lidia'ı bulmaya gittiği kısımlar kalsa belki de muhteşem bir kitaptı diyebilecektim.
Ama ne yazık ki son kısmında yazarın çok abarttığını ve mantıksızca ilerlediğini düşünüyorum. Hele bir de öldü sanılan adamın, dönmesi var ki rezalet...
Anlatım dili çok kaliteli ve sürekli merak ettiren bir kitaptı. Zaten bu tarz kitapların en büyük özelliği, fazla dramatik olması ama dediğim gibi abartıya kaçmamak lazım. Okuyucuya sonunda, "bu ne lan" dedirtmemek lazım.
"Hayatta herkes mutlu sona ulaşmaz. Yalnızca mutlu anların olmasını umabilir ve yapabildiğimiz sürece o anların tadını çıkarmayı öğrenebiliriz."
Kitabın ilk sayfaları günümüzde geçiyor. Julia Forrester ünlü bir piyanisttir. Dokuz ay önce kocası ve oğlunu trafik kazasında kaybetmenin acısını yaşamaktadır. Kendini toparlayabilmek için büyüdüğü kasabanın yolunu tutan Julia, büyükbabası ve büyükannesinin yillarca çalıştığı ve kendisininde küçükken onları ziyaret ettiği Wharton Park Çiftliğine yolu düşer. Ve burada da Wharton Çiftliğinin yeni varisi Kit Crawford ile karşılaşır. Kit, Wharton'un yeni Lord'u dur ve Çiftliği borçlarından dolayı satışa çıkarmıştır.
Bu kısma kadar herşey gayet anlaşılır şekilde ilerliyor. Ta ki yer döşemesinin altında bulunan günlüğe kadar...
Fazla anlatmayayım, devamı da sizlere kalsın merakla
Anlatım dili çok kaliteli ve sürekli merak ettiren, okumaktan keyif aldığım sürükleyici bir romandı. Yedi Kız Kardeş ve Fırtına Kız dan sonra beklentimi gerçekten karşıladı, Lucinda RILEY ‘in diğer kitaplarını da sıra ile okumaya devam...
Bambaşka dönemlerde yaşanmış farklı yaşam öykülerinin kesişmesi olan bir romandı Orkide Evi. Romanın başındaki ufak tefek ayrıntılar bu kesişmeye dair sizi baştan hazırlamış olsa da illa ki düğümün çözülüşünde etkilenmekten korumuyordu. Biraz Kürk Mantolu Madonna tadı aldım kendi adıma. Belki yazar etkiyi arttırmak adına fazla detaylı davranmıştı betimlemelerde. Belki de şahsi zaafıydı o yerlere, olaylara dair anlatımların çokluğu. Bazı bölümlerde sıkılmadım dersem yalan olur. (Şahsen onca içsel anlatımı yersiz bulmuştum). Bir de bir çok anda Julia'yı sarsmak istedim. Evet, kayıplar insan karakter ve davranışlarında illa ki derin izler bırakır. Ama körlüğün ve kabalığın da sınırları olmalı! Bir okuyucu sayfa sayısına değinmiş. Asla takılmadığım bir konudur. Ama bence bu roman için uzatmalardan kaynaklı bir durumdu.
Bittiğinde süreç içinde hissettiğim o derin etkilenme hissini kaybettiğimi fark ettim. Yolculukta ruhum yorulduğundan diye düşünüyorum. Özünde güzel bir kurguya sahip olan hikaye yukarıda bahsettiğim nedenlerle yıpratılmıştı.
Yine de okunası bir romandı. Ama özellikle alınmalı mı? Bence hayır.
Gizemli bir baba, eşsiz bir ev, ilginç 6 kız kardeşin bağları...
Salt Baba karakterinin 7 kızı evlat edinmesiyle ve onlara bir takım yıldızının adlarını vermesiyle başlayan bir aile macerası.
Babalarının gizemli ölümüyle tekrar birleşip, kendi kimliklerini bulma peşine düşen 6 kız kardeş...
Vesiyetinin ardında bıraktığı notlar ve koordinatlar ile gerçek kimliklerini aramaları...
Kız kardeşlerin en büyüğü ve en güzeli Maia’nın macerası...Kökenleri 1920 deki Brezilya ya varan, hem tarihi, hem romantik ve son derece gizemli anlara sahip bir kitap.
Serinin diğer kitaplarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Gizemli-romantik bir şeyler arıyorsanız başlayın derim
Spoiler içerir
Salt baba 7 kızı evlat edinmiştir. Hepsinin ayrı bir hikayesi var ve yazar her kitapta bir kardeşin hikayesini anlatmış. Bu kitapta en büyük kız Maia nın hikayesini okuyoruz. Babasının biraktığı ipucu ile ailesini araştıran Maia 1920 Li yıllarda yaşayan büyük ananesinin izabella ve aşığı laurentin hikayesini dinler. Onların kızı Beatriz bir huzurevindedir. Maia ona ulaşır ve kendi annesini bulamaz. Hüzünlü bir hikaye. Herkesin yaşadığı hayatta bir Aşk ve kavuşamama var. Kendi evlatlık olduğu gibi çocuğunu da evlatlık veren Maia keşke çocuğunu bulsaydı. Kristin Hannah seviyorsanız bu kitabı da beğenirsiniz.
Aurora
Grania ve Aurora’nın yolları bir uçurumun kenarında kesişir. Birbirlerine iki güzel dost olan bu iki kişi aslında yıllar önce büyük annelerinin de yollarının kesiştiğini zamanla anlarlar. İki ailenin birbirine düşman olması için çok önemli bir sebep vardır. Ama bu sebepler Grania ve Aurorayı etkilemeyecek çok mutlu bir son yok ama çok güzel bir hikaye var. Geçmiş ve günümüz şeklinde ilerleyen bir hikaye ama Arkadyadan sıkıldıysanız farklı bir kitap. Grania ile Matt arasındaki ilişki de güzel bir sonuca ulaştı. Ben kitabı güzel buldum. Okumadıysanız tavsiyemdir. Yazarın diğer kitaplarına da bir şans vereceğim.
Spoiler içerir
Yedi kız kardeş in ikinci kitabı kız kardeşlerden Ally nin hikayesini anlatıyor. Ortalarda yer yer sıkılsam da bütün olarak güzel bir kitaptı diyebilirim. Ally yat yarışları yapan bir kız babasının ölüm haberini alınca eve döner babası ipucu olarak Norveç i gösterir. Ally kaptan Theo ile aşk yaşarken yat kazasında Theo ölünce anne ve babası ile tanışıp geçmişini araştırmaya karar verir. Oslo da bulduğu kaynaklar aslında köklerinin bir müzisyen aileye dayandığını büyük büyük anne ve babasının anna ve jens olduğunu ortaya çıkarır. Son olarak kendi öz erkek kardeşi Thom ve babası Felix ile DNA testi yaptırıp flüt çalmaya olan yeteneğini öz ailesinden aldığını ortaya koyar. Son sayfada kız kardeşlerden Star ortaya çıkıyor. Ally Theo un çocuğunu sanırım bir sonraki kitapta doğurmuş olur.
Bir sonraki kitap Türkçeye çevirilerse okurum. Kitapla kalın