1952 yılında İstanbul’da doğdu. Kadıköy Kız Koleji’nde öğrenciliği sırasında edindiği opera tutkusu nedeniyle İstanbul Belediye Konservatuarı’nın Şan Bölümü’ne girdi. Altı yıllık bir Şan eğitimi gördü. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde öyküleri, röportajları, kitap tanıtım yazıları çıktı. Varlık, Türk Dili, Milliyet Sanat, Adam Öykü, İnsancıl, Çevren (Yugoslavya), Eşik, Kıyı gibi…
İlk romanını on beş yaşında yazdı: “İspanya Semaları.”
“Issız Kadınlar” (1989), “Aşkın Kutupları” (1990) ve “Mevsimler Farklıdır” (1996) kadın dünyasını irdeleyen yapıtlarıdır. Ardından, Körfez Savaş’nın acı anısına bir bilimkurgu romanı yazdı: “Son Güneşin Çocukları” (1994). Bir ütopya romanı olan “Kule” 1999 yılında yayınlandı. 2007 yılında “Neslişah” adlı tarihi bir romanı Aya Kitap’tan, 2010 yılında ise Heyemola Yayınları’ndan yaşadığı semti anlattığı “Çiftehavuzlar” adlı kitabı çıktı.
Nevra Bucak’ın “Giz Yolculukları” ve “Kadınların Şarkısı” adlı iki yeni romanı yine yayınevimiz tarafından yayınlandı.
Yazarın ayrıca barış, sevgi ve çevre konularını işlediği çocuk yapıtları vardır: “Kızın Adı Candan” (roman, 1990), “Uzaylı Kız Tira” (bilimkurgu-roman, 1992), “Kerem ile Aslı” (uyarlama).
Nevra Bucak, Türkiye Yazarlar Sendikasi (Yönetim Kurulu Üyesi, 1995-1996-2000-2001), Pen Yazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Çocuk Yayınları Derneği üyesidir.
Her zaman söylerim, Köy Enstitüleri, Halkevleri kesinlikle kapanmamalıydı, kesinlikle! O dönemlerde, koyunlarını otlatan küçük çobanın heybesinde ekmekle birlikte Balzac`ın bir romanı çıkmıştı. İnanılmaz, sanki bir düş gibi, değil mi?
Nevra Bucak'ın Kadınların Şarkısı kitabı hakkında hiç inceleme göremeyince yazmak istedim. Bu kitabı bir çırpıda okumuştum yıllar önce. Yormamıştı. Konusu hatırladığım kadarıyla bir kadının kafasını bir roman karakterine takmasıydı. Ne yapıp edip onu buluyordu ve dost oluyorlardı. Aynı zamanda da sevgilisinin kendisini aldattığını düşünüyordu kadın. Genel olarak güzeldi. Dostluğun, aşklar gibi gelip geçiçi olmadığını anlatmaya çalışmıştı yazar. "Oysa ben insan sesini, kokusunu unutmak istiyordum"
Mayıs 2011'de Aya Kitap Yayınları aracılığıyla bastırıp çıkarmış bu romanı Nevra Bucak.. Bir milletvekiliyle, bir roman yazarının aşkını anlatmakta kitap. 95 sayfalık kısa sürede biten okuyucuyu yormayan bir işleyişi var.
Malatya doğumlu bir aşirete bağlı olan milletvekili, (Sedat) İstanbullu yazar bir kadına (Nil) davet edildikleri bir
Ustarus gezegeni iki güneşe sahipken bunların birini geçmişteki savaşlarda yok etmiştir. Daha sonra hakim olan barış ise Bada adında bir lider ve savaş çığırtkanlığı yüzünden bozulmak üzeredir. Savaşın nedeni zengin su kaynaklarıdır.
Gençlik hapını olmayı reddederek yaşlılığını yaşayan bilge Diyo, sürekli halkı uyarsa da savaş her geçen gün yaklaşmaktadır. Müzik öğretmeni Verabina, eşiyle sorun yaşadığı bir dönemde, rüyalarında Bada'yı görmeye başlar. Aşk ve tutku dolu rüyalarında Verabina ve Bada birbirini sevmektedir, gerçek hayatta tanışmadıkları, aynı ülkede bile olmadıkları halde...
Yazar, bu kısa romanı Körfez Savaşı'nın anısına yazmış. Bu yüzden didaktik bir savaş karşıtlığı içeren bu romanda, en hoşuma giden kısım rüya sahneleriydi. Didaktik kısımları ise kör göze parmak sokmak gibi olmuş. Yan karakter isimlerinin benzerliği birbirine karıştırmaya neden olabilse de zaten çok fazla yer tutmuyorlar.