Roger Crowley sözleri ve alıntılarını, Roger Crowley kitap alıntılarını, Roger Crowley en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
En önde Osmanlı sancağını taşıyan ve dev gibi bir adam olan Ulubatlı Hasan ile çevresindeki otuz kadar yeniçeri vardı. Hasan başını kalkanıyla örterek mevzilere ulaşmayı başardı, sendeleyen savunmacıları geriletti ve tepeye çıktı. Elinde sancakla, Yeniçerilerin hızla oraya gelmesi için ilham oluşturarak kısa bir zaman orada tutundu. Bu Osmanlı morali için belirleyici, tüyler ürpertici bir görüntüydü; dev yeniçeri sonunda İslam'ın bayrağını Hıristiyan kentine dikmiş, ulus yaratacak kadar büyük bir efsanede yerini almıştı.
Letuftehanne'l Konstantaryyetu feleni'mel-emirü emirande leni' me'l-cayşa zálik'l-ceyş.
Türkçesi: Konstantiniye elbette fetholunacaktır! Onun (fethin) komutanı ne güzel komutan ve o asker ne güzel askerdir!
Eyyubi sultanlığının ölüm vaktinin geldiğinin işaretini veriyordu; sultanlığın yerini, hristiyanlıkla savaşa acımasız bir askeri kabiliyet getirecek Memlük hanedanı alacaktı.kudüs’ün anahtarı Mısır’da kalmıştı ve çok yakın da hırslı baybars’ın eline geçecekti.
Fransız gezgini Bertrandon de la Brocquierr 1430’larda gözlemlerini şöyle anlatıyor:
“Çalışkan, erken kalkmayı seven, azla kanaat eden insanlardır(…) Nerede uyuduklarına aldırış etmez genellikle yere uzanıverirler(…)Atları hastır, masrafsızdır, dörtnala iyi kalkar, uzun süre koşar . Askerlerin üstlerine itaatleri sınırsızdır; bir işaret verildiğinde ilerleyişe önderlik edecek olanlar usulca harekete geçer, diğerleri onu aynı sessizlikle izler ; (…) 10.000 Türk öyle bir harekatta Hristiyan ordularındaki 100 adamdan daha az gürültü çıkartır. Çeşitli deneyimlerime dayanarak Türkleri her zaman açık sözlü ve sadık, cesaret gösterme gereği doğduğunda bunda asla geri kalmayan insanlar olarak gördüğümü söylemem gerek. “
Fransız gezgini Bertrandon de la Brocquiere 1430'larda gözlemlerini şöyle anlatıyor:
Çalışkan, erken kalkmayı seven, azla kanaat eden insanlardır(...) Nerede uyuduklarına aldırış etmez, genellikle yere uzanıverirler (...) Atları hastır, masrafsızdır, dörtnala iyi kalkar, uzun süre koşar. (...) Askerlerin üstlerine itaatleri sınırsızdır; (...)bir işaret verildiğinde ilerleyişe önderlik edecek olanlar usulca harekete geçer, diğerleri onu aynı sessizlikle izler; (...) 10.000 Türk öyle bir harekatta Hristiyan ordularındaki 100 adamdan daha az gürültü çıkartır. (...) Çeşitli deneyimlerime dayanarak Türkleri her zaman açık sözlü ve sadık, cesaret gösterme gereği doğduğunda bunda asla geri kalmayan insanlar olarak gördüğümü söylemem gerek.
Bir deprem 1345’te Gelibolu surlarını harabeye çevirdi, Osmanlılar bunun Allah tarafından Müslümanlara gönderilen bir işaret olduğunu ilan etti ve kenti aldı.