Melayê Cizîrî dünya ve dünyadaki insanların durumuna bir örnek veriyor ve şöyle diyor; “Gül satanların bahçesinde enteresan bir manzara gördüm,
Diken karekterlilerin elinde gül;gül sevenlerin elinde diken.”
İmamı Şafii'de bir beyitinde böyle der; Köpekler koyun etini yerken
Arslanlar ormanlarda açlıktan ölüyor.”
Yani iki büyük alimde bunu demek istiyor; kötü huylu, kötü ahlaklı insanlar refah içerisinde mutlu yaşarken, iyi huylu ve güzel ahlaklı insanların birçoğu sıkıntı ve yoksulluk içerisinde yaşamaktadır.
Mûsikîde esas olan dört şube, anasır-ı erbaa'ya; on iki makam, on iki burca; yedi ses, yedi yıldıza; yirmi dört şube, yirmi dört saate; kırk sekiz terkip, hicri yıldaki kırk sekiz haftaya karşılık gösterilir. Buna göre günün belli saatlerinde belli makamların dinlenmesi gerekir. Tıp ilminde mûsikî ile tedavi meşhurdur. İnsanın na- bız atışları belli makamlara göre değişik düzenler olabilirmiş. Farabî, Nâsır-ı Tûsî, Hâce Safiyüddin gibi alimler bu yolu çok denemişlerdir.
Ya Reb în guldesteê ya nergisê rêna-stî în?
Serwigulşen ya elîf ya qametê yekta-stî în?
***
Ya Rab! Bu güldeste mi nergiz mi?
Gülşenin selvisi mi, elif mi yoksa emsalsiz endam mı?
Yolda yürüyen, bağrı yanan fakat ateşi tarif edemeyenler, Seyda Mela Cizri Divaninda kendi cümlelerini bulurlar. O ki aşk şarabını içmiş, dostlara da dağıtmış .. Hem aşık olmuş hem saki olmuş hem aşkın kendisi olmuş. Kalbin ilmiyle okunması gereken mudhiş bir eser.. Vesselam.