En Eski Abdurrahim Karakoç kitaplarını, en eski Abdurrahim Karakoç sözleri ve alıntılarını, en eski Abdurrahim Karakoç yazarlarını, en eski Abdurrahim Karakoç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1997 yılında Ocak Yayınlarının bastığı kitabın genişletilmiş baskısını görüyoruz burada. İçinde meşhur "Mihriban" şiirinin de olduğu kitap. Karakoç, gerçek bir hece ölçüsü ve halk edebiyatı üstadıdır; rahmetle anıyorum bir kere daha...
Bu arada Mihriban'la ilgili bir şeyler yazmamak olmaz.
Bana göre Mihriban, tam da bu toprakların türküsüdür. Çünkü her şeyden evvel yerlidir, yani türküdür. Sonra şairi Abdurrahim Karakoç ve bestecisi Musa Eroğlu bilinmesine rağmen adeta anonimleşmiş ve halka mal olmuştur.
Şairi sağ gelenekten gelen, milliyetçi dindar kimliğe sahip, söz ustası bir kalemken bestecisi ise sol kökenli, Alevi kültürüne aşina, bir saz ustasıdır. Dili duru bir Türkçe, hatta adeta nağmesi bile Türkçedir. Yani sanki ayrı şeylermiş gibi görünen kavramlar bu türküde bir aradaydılar; kardeştiler ve eğer ikisinden birisi olmasa böyle bir türkü de olmayacaktır. Üstelik türkünün konusu bir aşk hikayesidir; sevmek üzerinedir. İşte tam da bu sebeplerden dolayı Mihriban bizim ihtiyacımız olan şeylerin karşılığıdır. Ve aradan bin yıl geçse bile Türk milleti var oldukça okunup, söylenecek bir türküdür.
Dosta DoğruAbdurrahim Karakoç · Kadim Yayınları · 20181,047 okunma
Anadolu Sevgisi
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda, yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.
Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.
Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.
Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.
Kitabı ilk elime aldığım zaman köşe yazılarından derlenmiş yazılar okuyacağımı düşünmüştüm. Kitabı okumaya başladığım zaman yanıldığımı anladım. Dağda çobanlık yapan bir köylü ile karşılıklı yazılan mektuplara yer veriliyordu. Okudukça insanımızın erdemliliğine tanık oldum. Özellikle çobanın Abdurrahİm Karokoç'a gönderdiği mektuplar beni çok şaşırttı. Kitaptan alıntılar paylaşmak isterdim ama okuması için bir arkadaşıma vermiştim, kime verdiğimi hatırlamıyorum. Yeniden kütüphaneme eklersem alıntılar paylaşırım.
Her ne ise...
Şair, suların akışından şiiri yakalar.
Çiçeklerin kokusundan şiiri yakalar.
Ceylanın bakışından şiir üretir.
Kınalı kekliğin nakışından şiire renk katar.
Yalnız bunlar mı ki?