Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ağlar Baba

Ağlar Baba
0.0/10
0 Kişi
0
Okunma
1
Beğeni
102
Görüntülenme

Hakkında

Asıl adı İrşâdî olan şair, 1879 yılında Bayburt'un Oruçbeyli (Siptoros) köyünde doğmuştur. Babası Ahmet Küşâdî annesi Ümmü Gülsüm'dür. Şairin dedesinin adı da İrşâdî'dir. Bu ad, şaire babası Ahmet Küşadî tarafından konulmuştur. Mutasavvıf bir aileden gelen İrşâdî; Baki, Baki Baba, Ağlar, Ağlar Gülmez, Ağlar İrşâdî Baba ve Ağalar Baba şeklinde altı mahlas kullanmışsa da asıl "Ağlar Baba" mahlası ile tanınmıştır (Tozlu 2002: 21). Ağlar Baba, bütün ömrünü (19 aylık muhacirlik hariç) Bayburt’un Oruçbeyli köyünde geçirmiştir. İlk tahsilini mahalle mektebinde alan İrşâdî düzenli bir eğitim görememiştir. Bir yandan çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşırken diğer yandan da köyün bilgili kimselerinden dersler alır. Köy odalarında dinlediği Ahmediye, Muhammediye, Cenk-nâme ve bazı tasavvuf şairlerinin beyitleriyle şiir zevkini tadar. Sûfî gelenek içinde “sohbet” yoluyla da kültürünü geliştirir. 8-10 yıllık bir zaman diliminde de her kış mevsiminde Sünür (Çayıryolu) ve Bayburt’a giderek muhtemelen alanında uzman (molla tipi) kimselerden Arapça öğrenir, hadis, fıkıh vb. dersler alır (Tozlu 2002:13). Ağlar Baba'nın şiirlerinde ayetlere ve hadislere sık sık başvurması onun iyi bir hafız olduğunu ve ayetlere mana verecek kadar Arapça bildiğini göstermektedir. Bayburt’un 16 Temmuz 1916 tarihinde işgal edilmesiyle başlayan muhacerette, Ağlar Baba da İç Anadolu’ya doğru yola koyulur, Niksar’a kadar gider. Bakmakla yükümlü olduğu kalabalık bir ailesi (17 nüfus) vardır. 21 Şubat 1918’de düşman kuvvetlerin Bayburt’tan kovulmasından sonra Ağlar Baba 4 nüfusla köyüne döner. Bu kişiler arasında oğlu (Necati) ve kızları (Mahbube ve Hatice) bulunur. Çeşitli sebeplerle kaybedilen 13 nüfusun içinde eşi Sakine Hanım da vardır (1918). İkinci evliliği Sona Hanım ile olur ve bu evlilikten de; Ahmet, Selim, Halil ve Hesna adında dört çocuğu dünyaya gelir (Tozlu 2002: 24). Ağlar Baba'nın ilk ağlama hâli on üç yaşındayken görülmüş, ancak otuz iki yaşındayken başlayan ağlama, aralıksız gece-gündüz on üç yıl sürmüş ve gördüğü bir rüyanın ardından kırk beş yaşında şiir söylemeye başlamıştır. Otuz yıl bila bedel köyünün imamlığını da yapan Ağlar Baba, 18 Temmuz 1958'de, doğduğu ve ömrünü geçirdiği Oruçbeyli köyünde vefat etmiştir. Ağlar Baba, divan sahibi mutasavvıf bir şairdir. Küçük yaştan itibaren dinî ve tasavvufî yoğunluğu olan bir aile içinde yetişmiş, bu atmosferin değerleri ile yoğrulmuş ve dünya görüşünü buna göre temellendirmiştir. Eserlerinin hemen tamamını manzum olarak vücuda getirmesi şairliğini ön plana çıkarmakta ve kişiliğinin belirgin bir özelliğini oluşturmaktadır. Ayrıca mutasavvıf yanı bütün şiirlerinin muhtevasına sinmiş ve şahsiyetinin ikinci belirgin özelliğini oluşturmuştur. Ağlar Baba, Divan başta olmak üzere, İnnaenzelnâ tefsiri ve Şamun Gazi Mesnevisi, Tasavvuf Mesnevisi ve Kısas-ı Enbiya (zeyl) adında dört manzum eserle dinî-tasavvufî Türk edebiyatının önemli bir temsilcisidir (Tozlu 2014: 73). Ağlar Baba'nın divan edebiyatının önemini yitirmeye yüz tuttuğu devirde yetişmiş olması ortam ve şartların da tesiriyle onu, eskileri taklit eden bir şair konumuna koymuştur. Başta Yunus olmak üzere İbrahim Hakkı, Vehbi Hayyat, Sümmânî, Celâlî ve dedesi Büyük İrşâdî gibi sûfî şairlerden etkilenmiştir. Bütün şiirleri göz önüne alındığında Ağlar Baba’nın da bu sûfî geleneğin bir devamı olduğu söylenebilir. Onu bu sahada değerli kılan, şiirinde derin bir samimiyet ve kuvvetli bir didaktizmin görülmesidir. Şiirlerini, ilham sonucu yazmıştır. Kalbine doğanların pek çoğunu nazmetmiş ancak bunlardan bazılarını da saklamış, söylememiş olduğunu belirtir (Tozlu 2002:103). Ağlar baba, şiirlerinde, tasavvuf şairlerinin kullandığı nazım şekillerini; ölçüde de hece ve aruz ölçülerini birlikte kullanmıştır. dili, Eski Türkçeye yakındır. Bunun yanında, yöresel ağız özelliklerinin çok kullanıldığı görülür. Örneğin; salvi (selvi), gözlir (gözlüyor), bilürem (biliyorum) gibi. Eserlerin yazıldığı dönemde henüz imla birliği sağlanamadığına göre, bunun makul karşılanması gerekir ancak, şiirlerini matbu el yazısıyla ve harekeli olarak yazmış olması ve el yazısı karakterlerini kullanmamış olması da didaktizme yorumlanabilir. Çünkü Osmanlı Türkçesini yeni okumaya başlamış herkes onun şiirlerini gayet açık bir şekilde okuyabilmektedir. Şairin bu üslubu, şiirlerini daha çok okuyucu kitlesine ulaştırmada önem arz etmektedir. Şiirlerinde ikna edici bir üslupla tasavvufî düşünceleri ve duyguları mısralara dökmüştür. Dili, şiir yazdığı döneme göre ağır gözükmekle birlikte, kavramlar ve terminoloji dinî-tasavvufî içerikte olduğu için bu yolun yolcularına anlamakta bir külfet oluşturmamaktadır. Şiirlerinin hemen tamamında sanattan ziyade, hâkim fikir din ve tasavvuftur. Allah aşkı, Peygamber aşkı, din uluları, tarikat, mürşitler, ibadet, şeytan, nefis, dünyanın faniliği en çok üzerinde durduğu konular olarak ön plana çıkmaktadır. Şiirlerinde dedesi ve mürşidi İrşâdî Baba’dan etkilendiği söylenebilir. O, ilâhî aşkın cezbesine kapılarak, tasavvufî derinlikler taşıyan şiirler söylemiştir. Ancak asıl etkilendiği, dînî-tasavvufî şiir geleneğinin kendisidir. Ağlar Baba, şeriatı da tarikatı da insana hizmet olarak görmüştür. İyi insan, kötü insan ayrımı yapmamış ve sevgi haleleriyle insanları kötülüğün pençesinden, iyiliğin ulviyetine yükseltmek istemiştir. Onun şiirleri Kur’an ayetlerinin izah ve tefsiri mahiyetindedir. İnsan sevgisi, uyum, müsamaha en belirgin özellikleridir. Dini gerçekten iyi bilen, korkutmak yerine sevdiren bir anlayışa sahiptir (Tozlu 2002: 106). İslam öncesi Türk şiir geleneği çerçevesinde millî vezin ve halk dilinin kullanılmasıyla inşa edilen âşık tarzı şiir, İslamlaşma sonrası tasavvuf düşüncesiyle birlikte felsefi bir alana taşınmıştır. Kuşkusuz bu tarzın en önemli temsilcisi Yunus Emre’dir. Ağlar Baba da bu “Yunus Tarzı” şiirin çağımızdaki temsilcisidir.
Tam adı:
Baki / Baki Baba / Ağlar Gülmez / İrşâdî
Unvan:
Âşık, Çiftçi, İmam
Doğum:
1879
Ölüm:
18 Temmuz 1958

Okurlar

1 okur beğendi.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Kınamayın bizi Hâdî sevenler Rûh şeydâ olmasa kalb uyanur mı Söyledür "zebân" i dîl İnan şâhi Hallâk'ı zikreden kul kınanur mı?
Ağlar Baba
Ağlar Baba
Reklam
Sen neden bu aşkın yoluna düştün Ol yâr bahçesinden ne nişân gördün? Şeydâ bülbül gibi yanuben soldun Sen âşık olmuşsun ol güzel yâre Bu âşıklık evvelâ sere gelmiş Ezel-i ervâhda yârini görmüş Ol zaman bu rûhum hem âşık olmuş Rûh âşık olmuştur ol güzel yâre
Ağlar Baba
Ağlar Baba

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok