Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bedreddin el-Ayni

Bedreddin el-AyniUmdetu'l-Kari 1. Cilt yazarı
Yazar
9.7/10
3 Kişi
8
Okunma
3
Beğeni
845
Görüntülenme

Hakkında

Aynî’nin büyük dedesi Ahmed XIV. yüzyılın başlarında Ankara’dan göçerek Halep’e yerleşmiş, babası orada doğmuştur. Aynî ise ailesinin daha sonra yerleştiği Ayıntab’da (Gaziantep) 17 (veya 26) Ramazan 762 (21 Temmuz 1361) tarihinde doğdu. Bir ulemâ ailesine mensup olan Aynî ilk tahsilini memleketinde yaptı. Ayıntab kadısı olan babasından fıkıh okudu ve bir süre onun yerine kadılık yaptı. 1382’de babasının vefatından sonra Ayıntab’dan ayrılarak Besni, Kâhta ve Malatya’da tahsiline devam etti. Halep’te Cemâl el-Malatî ve Kudüs’te Alâ es-Sîrâmî’den ders aldı. Daha sonra da bu hocasıyla birlikte Kahire’ye gitti ve hocası tarafından Berkūkıyye Tekkesi’ne yerleştirildi. Sîrâmî’nin vefatına kadar bu tekkede kalan ve bazı görevleri yürüten Aynî’nin bu münasebetle tasavvufla olan ilgisinden söz edilir. Kahire’de Sirâceddin el-Bulkīnî, Zeynüddin el-Irâkī, Nûreddin el-Heysemî ve Ebü’l-Feth el-Askalânî gibi devrin önde gelen âlimleri başta olmak üzere birçok hocadan ders aldı. Daha sonra Kahire’ye yerleşen Aynî, ilmî sahada adını duyurmaya başladı ve yöneticiler nezdinde itibar kazanarak muhtelif resmî görevlere getirildi. İlk olarak 801 (1398-99) yılında el-Melikü’z-Zâhir Berkuk tarafından tarihçi Makrîzî’nin yerine Kahire muhtesipliğine tayin edildi. Bu görevinden birkaç defa alınan ve tekrar tayin edilen Aynî 803’te (1400-1401) el-Melikü’n-Nâsır Ferec tarafından daha çok Memlük sultanlarının kurmuş olduğu vakıfların idaresiyle görevli bir kurum olan nâzirü’l-ahbâslığa (evkaf nâzırlığı) getirildi. Bu arada Mahmûdiyye Medresesi’nde fıkıh okutmaya başladı. Sultan el-Melikü’l-Müeyyed tahta geçtiğinde (1412) gözden düşerek evkaf nâzırlığından alındı ise de bir süre sonra tekrar bu göreve getirildi. 1416 yılında yine muhtesipliğe tayin edildi. el-Melikü’l-Müeyyed ile Kudüs Seferi’ne katılan ve onun nezdindeki mevkiini daha da güçlendiren Aynî, sultan tarafından 1420’de Konya’ya Karamanoğlu Ali Bey’e elçi olarak gönderildi. Aynî’nin Müeyyediyye Medresesi’nde hadis hocalığına başlaması da bu hükümdar zamanındadır. 1421 yılında tahta geçen ve kendisine son derece hürmet gösteren el-Melikü’z-Zâhir Tatar’dan sonra el-Melikü’l-Eşref Barsbay’ın da teveccühünü kazanarak 829’da (1425-26) Kahire’de Hanefî başkadısı oldu. 1429 yılında azledilip yeniden muhtesipliğe tayin edildi. İki yıl sonra eski görevleri uhdesinde bulunmakla birlikte tekrar başkadılığa getirildi. Böylece evkaf nâzırlığı, muhtesiplik ve başkadılık görevlerinin bir arada ilk defa onun tarafından yürütüldüğü kaynaklarda zikredilir. 1435’te Barsbay’ın Âmid seferine de katılan Aynî, bir süre sonra muhtesiplik vazifesinden alındı. 1438’de Barsbay vefat edince başkadılıktan da alınan ve uhdesinde yalnız evkaf nâzırlığıyla müderrislik görevi kalan Aynî bu tarihten sonra evine çekilerek eser yazmakla meşgul oldu. Ardından tekrar muhtesip tayin edildi. 1449 yılında el-Melikü’z-Zâhir Çakmak tarafından bütün görevlerinden alındı. Bu yüzden geçim sıkıntısına düşen ve emlâkiyle kitaplarını satarak geçimini sağlamak zorunda kalan Aynî, 4 Zilhicce 855 (28 Aralık 1451) tarihinde vefat etti ve kendi kurduğu Medresetü’l-Ayniyye’ye defnedildi. Aynî’nin, sultanların teveccühünü kazanarak idarî sahada aktif bir rol oynamasında Türkçe bilmesinin büyük tesiri olmuştur. Nitekim o, el-Melikü’z-Zâhir Tatar için Hanefî fakihi Kudûrî’nin el-Muhtasar adlı eserini Türkçe’ye tercüme ettiği gibi, Arapça yazmış olduğu tarihi Sultan Barsbay’a okur ve Türkçe açıklamasını yapardı. Talebesi İbn Tağrîberdî ve kendisinden çok faydalanmış olan tarihçi Sehâvî’nin belirttiğine göre Aynî’nin özellikle fıkıh, usul, tarih, hadis ve lugat ilimlerinde derin bir vukufu vardı. İdarî hayata olduğu kadar devrinin ilmî ve fikrî hayatına da aktif bir şekilde katılmış bulunan Aynî’nin, çağdaşı iki büyük âlim Makrîzî ve İbn Hacer el-Askalânî ile dostça olmayan bazı münasebetleri olmuştur. Makrîzî’nin yerine muhtesiplik makamına getirilişi, kendisinin Türk, İbn Hacer’in ise Arap oluşu ve Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’ye yaptıkları şerhler münasebetiyle aralarında geçen tartışmalar bu ihtilâfların kaynağını teşkil etmiştir. Eserleri. Oldukça karışık ve yoğun faaliyetlerle dolu bir hayat süren ve ömrünün büyük bir kısmını devlet hizmetlerinde geçiren Aynî, çeşitli konularda birçok eser yazmıştır. Türkçe birkaç kitabı dışında hepsi Arapça olan eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. ʿİkdü’l-cümân* fî târîhi ehli’z-zamân. Aynî, yirmi cildi bulan bu umumi tarihi daha sonra kardeşi Şehâbeddin Ahmed’le birlikte sekiz ciltte ihtisar etmiştir. ʿİkdü’l-cümân, Aynî’nin lakabına nisbetle Târîhu’l-Bedrî, bu ihtisar da kardeşine nisbetle Târîhu’ş-Şihâbî adıyla tanınmıştır. Aynî bu büyük eserini üç cilt halinde bir kere daha kısaltarak buna da Târîhu’l-Bedr fî evsâfi ehli’l-ʿasr adını vermiştir. Eserin Memlükler dönemine ait 648-664 (1250-1266) yıllarını kapsayan bölümü Muhammed Muhammed Emîn tarafından (Kahire 1407/1987); 815-824 (1412-1421) yıllarını kapsayan bölümü de Abdürrâzık et-Tantâvî tarafından edisyon kritiği yapılarak neşredilmiştir (Kahire 1985). 2. ʿUmdetü’l-ḳārî* fî şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî. Aynî, Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’nin diğer şerhlerine nisbetle daha derli toplu ve düzenli olan bu eseri, İbn Hacer’in Fetḥu’l-bârî adlı şerhini gördükten sonra kaleme almış ve bazı konularda üstü kapalı da olsa onu tenkit etmiştir. Eserin muhtelif baskıları yapılmıştır (I-XIII, İstanbul 1308-1311; I-XIII, Kahire 1348; I-XXV, Kahire 1348 ve I-XX, Kahire 1392/1972). 3. el-Binâye fî şerhi’l-Hidâye. Mergīnânî’nin Hanefî fıkhına dair meşhur eseri el-Hidâye’nin şerhidir. Fıkhî konuları derli toplu ele alışı ve özellikle hadisleri inceleyişi bakımından el-Hidâye’nin önemli şerhlerinden biri olan bu eser de basılmıştır (I-VI, Leknev 1293; I-X, Kahire 1980-1981). 4. Remzü’l-ḥaḳāʾiḳ fî şerḥi Kenzi’d-deḳāʾiḳ. Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Hanefî fıkhına dair Kenzü’d-deḳāʾiḳ adlı eserinin şerhi olup birçok defa basılmıştır (I-II, Bulak 1285; Bombay 1302; Dehli 1870, 1884, 1298, 1315-1317; Leknev 1877, 1882; Mısır 1299). 5. el-Maḳāṣıdü’n-naḥviyye fî şerḥi şevâhidi şürûḥi’l-Elfiyye. İbn Mâlik’in el-Elfiyye adlı eserindeki örnek beyitlere (şevâhid) dair olan ve eş-Şevâhidü’l-kübrâ diye de bilinen kitap, Bağdâdî’nin Hizânetü’l-edeb adlı eserinin kenarında basılmıştır (I-IV, Bulak 1299). Bu eserin muhtasarı olan ve eş-Şevâhidü’ṣ-ṣuġrâ diye bilinen Ferâʾidü’l-ḳalâʾid fî muḫtaṣarı şerḥi’ş-Şevâhid adlı eseri de matbudur (Mısır 1297). 6. es-Seyfü’l-mühenned fî sîreti’l-Meliki’l-Müʾeyyed. Memlük hükümdarı el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî (1412-1421) ve devriyle ilgili olarak kaleme aldığı bir eserdir. Fehim Muhammed Şeltût tarafından edisyon kritiği yapılarak neşredilmiştir (Kahire 1387/1967). Aynî’nin sayıları kırkı aşan diğer eserlerinin başlıcaları şunlardır: Tarih ve Biyografi: er-Ravzü’z-zâhir fî sîreti’l-Meliki’z-Zâhir (Kahire 1370, 1962); Târîhu’l-ekâsire (İran hükümdarlarının biyografilerine dair Türkçe eser); el-Cevherü’s-seniyye fî târîhi’d-devleti’l-Müʾeyyediyye; Muhtasaru Târîhi İbn Hallikân; eṭ-Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye; Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ. Hadis ve Hadis Ricâli: Mebâni’l-ahbâr fî şerhi Meʿâni’l-âsâr; Nuhabü’l-efkâr fî tenkīhi Mebâni’l-ahbâr; Megāni’l-ahyâr fî ricâli Meʿâni’l-âsâr; Şerhu Süneni Ebî Dâvûd. Fıkıh ve Fıkıh Usulü: Şerhu’l-Menâr; Minhatü’s-sülûk fî şerhi Tuhfeti’l-mülûk; Şerhu Mecmaʿi’l-bahreyn; et-Tuhfe ve’l-hidâye; ed-Dürerü’z-zâhire fî şerhi’l-Bihâri’z-zâhire (eserleri hakkında geniş bilgi için bk. Sâlih Yûsuf Ma‘tûk, s. 85-123, 175-265). BİBLİYOGRAFYA İbn Hacer el-Askalânî, İnbâʾü’l-ġumr, I-III, tür.yer.; Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, X, 131-135; Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, I, 265-266; İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VII, 286-288; Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 207-208; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 839; Osmanlı Müellifleri, I, 352-353; Serkîs, Muʿcem, II, 1402-1404; Brockelmann, GAL, II, 64-66, 251; Suppl., I, 645; II, 50, 266; Ziriklî, el-Aʿlâm, VIII, 38-39; Yaşar Kopraman, el-Aynî’nin ʿİḳdü’l-cümân’ında XV. yy.’a Ait Anadolu Tarihi ile İlgili Kayıtlar (doktora tezi, 1971), DTCF Ktp., nr. 149; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XII, 150-151; Talat Sakallı, Aynî’nin Hadis Kültüründeki Yeri (doktora tezi, 1987), AÜ İlâhiyat Fakültesi, DİA Ktp., nr. 9675; Sâlih Yûsuf Ma‘tûk, Bedrüddîn el-ʿAynî ve es̱eruhû fî ʿilmi’l-ḥadîs̱, Beyrut 1407/1987; Âdile Âbidin, “Aynînin, Ikdü’l-Cuman Fi Târihi Ehlizzeman Adlı Tarihinde Osmanlılara Ait Verilen Malûmatın Tedkiki”, Tarih Semineri Dergisi, II, İstanbul 1938, s. 109-215; Marçais, “Aynî”, İA, II, 70-72; a.mlf., “al-ʿAynī”, EI2 (İng.), I, 790-791.
Tam adı:
Ebû Muhammed (Ebü’s-Senâ) Bedrüddîn Mahmûd b. Ahmed b. Mûsâ b. Ahmed el-Aynî
Unvan:
Hanefî fakihi, tarihçi, hadis ve dil âlimi
Doğum:
Gaziantep, 21 Temmuz 1361
Ölüm:
28 Aralık 1451

Okurlar

3 okur beğendi.
8 okur okudu.
1 okur okuyor.
7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
39. DİNİNİ KORUYAN KİŞİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ
Numan b. Beşir’den rivâyet edilmiştir: ALLÂH Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu işittim: “Helâl bellidir, harâm bellidir. Bu ikisi arasında insânlardan çoğunun bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim bu şüphelilerden korunursa dinini ve ırzını (şahsiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harâma düşer. Bu kişi bir koruluğun etrâfında koyun güden ve koyunların her ân koruluğa girme ihtimâli bulunan bir çoban gibidir. Dikkat edin! Her kralın bir koruluğu vardır. Dikkat edin! ALLÂH’ın yeryüzündeki koruluğu harâm kıldığı şeylerdir. Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o düzgün olursa bütün vücut düzgün olur, o bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin! Bu et parçası kalptir.”
Sayfa 509
Bir kişiye dini için dört tane hadis yeterlidir: “Ameller niyetlerledir” hadisi, “Helal bellidir, haram bellidir” hadisi, “Kişinin faydasız şeyleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir” hadisi, “Kişi, kendi için hoşnut olduğu şeyin kardeşinde de bulunmasından hoşnut olmadıkça imân etmiş olamaz” hadisi.
cilt.1
Reklam
İman amel ilişkisi
Ehl-i Sünnetin Görüşü ve Delilleri 1- “Allah'a imân edin” şeklinde bize yöneltilen hitap Arapçadır. Araplar imân kelimesinden sadece tasdik manasını anlarlar. İmânın tasdik manasından başka bir manaya nakledildiğine dair herhangi bir bilgi sabit değildir. Zira sabit olsaydı tevatür yoluyla mutlaka bize ulaşır, meşhur bir mana olarak bilinmesi zorunlu olurdu. Çünkü imân kelimesi Müslümanların dillerinde en çok kullanılan kelimelerdendir. Tasdik dışında farklı bir anlam bize nakledilmediğine göre imân kelimesinin asıl manası olan tasdik manasının devam etmekte olduğunu anlıyoruz. 2- Bir çok âyet, imânın yerinin kalp olduğuna delalet etmektedir. “Allah onların kalplerine imânı yazmıştır. "MÜCADELE,22, “Ağızlarıyla imân edip kalpleri iman etmeyenler...,"MAİDE 41 âyetlerinde olduğu gibi. Savaşta 'Lâ ilâhe illallah' diyen birini niçin öldürdüğünü beyân sadedinde inandığından değil de ölüm korkusundan dolayı bu kelimeyi söylediğini belirten Üsâme'ye Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in “Kalbini mi yardın?” diye sorması da bu manaya delalet etmektedir.
Sayfa 172
İbrahim et-Teymi şöyle demiştir: ''Sözlerimle amellerimi karşılaştırdığımda hep yalancı çıkmaktan korkarım'' Hasan-ı Basri den rivayet edildiğine göre o şöye demiştir: ''Bundan ancak mü'min korkar, münafık olan emin olur.''
Sayfa 471
Amenerresülü’yü okumak, gece ibâdet, vird ve zikr yerine geçer. Sevâp ve fazîlet olarak yeter. O gece gelebilecek afetlerden, şeytânın, insanların ve cinlerin şerrinden korur.
Bedreddin el-Ayni
Bedreddin el-Ayni
(Rahmetullahi aleyh)

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Fethu'l-Bârî den sonra en sağlam Buhari şerhi.Her Müslüman için ekmek ve su kadar gerekli ve faydalı bir kaynak eser...kesinlikle her kütüphanede olması gereken bir başyapıt.Tamamlandığı zaman 20 cilt olacak.
Umdetu'l-Kari 1. Cilt
Umdetu'l-Kari 1. CiltBedreddin el-Ayni · Karınca & Polen Yayınları · 20195 okunma