Ben hayata yazar olayım diye başlamadım. 1937 yılında henüz 9 yaşındayken Stalin babamı öldürdü. Annem hastaydı. Dört çocuktuk, babasız bırakıldık.
Bundan sonra İkinci Dünya Savaşı başladı. Halk düşebileceği en kötü duruma düştü. Savaşta ölenlerin dosyaları geliyordu. Dosyalarda şunlar yazıyordu: sizin çocuğunuz Beyaz Rusya'da öldü, Moskova'da öldü veya Ukrayna'da savaşta öldü... Ben 14 yaşında bir çocuktum. Ama bu dosyaları benim götürmem gerekiyordu. Dosyada yazılanları çocuklarına, annelerine ve babalarına anlatmalıydım. Ne diyeyim? Onlar bana, 'sen bu kağıdı nereden aldın, git bu kağıdı götür, kötü haberleri nereden aldın?' diye soruyorlardı. Ben de ağlaya ağlaya anlatıyordum ama onları ikna etmenin bir yolunu bulamadım.
Savaş bittikten sonra okula gittim. Bu savaş sürecinde yaşananları, askerden kaçanları anlatmak istedim.
Benim dünyamda hayvanlar ve insanlar bir arada yaşıyor. Ben kendi dünyamda bir ayrıma gitmiyorum. Tabii bu tekniği kullanmaktaki maksadım, orada bir dolgu malzemesi olması değil. Bazen anlatmak istediklerimi hayvanlar üzerinden daha etkili anlatabiliyorum.
Nobel'i elbette önemsiyorum. Nobel ödülü çıkış itibariyle onurlu bir paye. O sebepten bugün benden bu payeye karşı bir hiçmiş gibi davranmamı beklemeniz doğru değil ama her şeymiş gibi de davranmam doğru değil! Bir yazarın bütün ömrünü, hayatını ve çalışmalarını bu istikamete yönlendirmesini anlamsız buluyorum. Bana ödül verilir veya verilmez, bunun üzerine görüş bildirmek istemiyorum.
Ancak biz kendimizi onlara beğendireceğimize, onlardan ödül bekleyeceğimize, biz de aynı kültürden beslenen geniş bir coğrafyayız, neden alternatif organizasyonlar geliştirmiyoruz? Bence Türk dünyası kendi Nobel'ini oluşturmalı.
Nobel ödülü hemen hemen her zaman siyasi bir eylemdir bunu unutmayın. Dünyanın birçok yerinde ve Türk dünyasında, birçok dilde Cengiz Aytmatov'un olması, okunması beni ziyadesiyle memnun ediyor. İşte benim için en büyük ödül budur.
Benim edebi alanda kendi ülkemin sınırlarını aşmamda iki ulusal kutsalım var. Buna iki türbede diyebilirim. Biri Manas destanı, diğeri Muhtar Avezov'dur. Avezov modern Orta Asya sanatının oluşmasında ve ayrıca Rus kültürünün gelişmesinde büyük katkılar sağlamış bir üstattır. Belki de devrinin Puşkin'inidir. O da gerçekçi yaşamı edebiyata taşıyan ilk Türki yazardır. Orta Asya uluslarının ruhi dünyalarına ışık vermiştir.
Cemile'yi Kırgızca ve Rusça yazdım. Kırgızcasını da ben yazdım. Önceleri zaten hem Kırgızca hem Rusça olarak kendim yazıyordum, sonra iki dilde yazmaya vakit bulamaz olunca Rusçadan çeviriler başladı.
Cemile'deki aşkla ilgili; yani ben her şeyi tecrübelerimle aktardım derken, hepsini ben yaşamadım tabii. Yaşananlara tanık oldum. Bu bir nevi tecrübedir. Ben de böyle bir aşka örnek olarak yaşadığım ilk aşkı sayabilirim.
Cemile olmasa dünya edebiyatında Aytmatov olur muydu diye soruluyor. Eğer Aytmatov olmuşsa demek kader buymuş ama bilemiyorum. Ben bu soruyu okuyucu takdirine bırakıyorum.
Tabii ki çocuk yaşta yazmaya başladım. Bu yazma güdüsü aslında bir ihtiyaçtan doğmuştu. Rusçadan Kırgızcaya tercüme ile yazı hayatına başladı. Asma Köprü adlı ilk hikayemi 1942 yılındayken yazdım. İkinci Dünya Savaşı sırasında gördüklerimi, duyduklarımı yazıya dökmeye başladım.
Baskıdan doğan bir yetenek denebilir. Eskinin yazarlarını ve edebi eserlerini tasavvur edin, bir de bugünün yazarlarını. Neden bugün dünya çapında çok iyi yazarlar çıkamıyor?
Kitabın varlığından oldukça geç haberim oldu. Sıkı bir Aytmatov okuru olarak edindim ve okudum. Çok ilginç bir kitaptı bence. İlginç dememin sebebi şu, daha önce bilmediğim pek çok şeyi öğrendim. Yazarın uzun yıllar boyunca Kırgızistan'da yaşamış olması kitabın Kırgızistan ve Sovyetler tarafını çok daha canlı hale getirmiş. Ben de Kırgızistan'ı ve Aytmatov'un kabrini ziyaret etmiştim. Dolayısıyla oradaki bilgiler benim için daha da somut hale geldi.
Kitap bir Aytmatov güzellemesi değil kesinlikle. Onun eksik ya da tartışmalı yönlerini de ortaya koyuyor. Bir akademik eser olmaması, röportajlarla desteklenmesi nispeten daha okunur kılıyor. Kitaptaki fotoğraflar da bence hayli önemliydi.
Özetle, bazı noksanlarına rağmen iyi bir Aytmatov kitabı çıkmış ortaya.