Camille Aubray, Fransa’nın güneyindeki Karolyi Vakfı’ndan özel davet almış ve “Pushcart Yayınevi Editörleri Kitap Ödülü” ve “Eugene O’Neill Ulusal Tiyatro Oyunu Konferansı” değerlendirmelerinde finale kalmıştır. Londra Üniversitesi’nde yazım üzerine eğitim alırken David Hare, Tom Stoppard ve Fay Weldon ile, Toronto’daki Humber Koleji Yaratıcı Yazım Atölyesi çalışmalarında ise Margaret Atwood danışmanlığında çalışmıştır. Aubray gün içinde yayımlanan One Life to Live ve Capitol dizilerinde kadrolu senaristlik yapmış; New York Ünivesitesi’nde yazarlık eğitmenliği görevini üstlenmiş ve ABC News, PBS ve A&E için senaryolar yazıp, yapımlarda görev almıştır. Yazar zamanını Connecticut ve Güney Fransa’da geçirmektedir.
“Bazen yaşamlarında birçok trajedinin ortasında kalmış insanlar,sırf ne kadar kırılgan olduklarını saklayabilmek için,fazlasıyla aksi ve hırçın olurlar..”
Yapayalnız,ama bir bakıma da garip bir şekilde insanı özgür kılan bir durum;böylece insan istediği zaman istediği gibi istediği yere gelip gider ve kendini kimseye açıklama ya da kimsenin sitemli görüşlerini dinleme zorunluluğu hissetmezdi...
Selamlar arkadaşlar, yani bu kitabı okurken bu kadar yakınlarıma anlatıp hakkında heyecanla konuşacağımı, aynı zamanda da bir o kadar sıkılıp, yazara bunun için söyleneceğimi hiç düşünmemiştim. Şimdi hızlıca baştan alayım. Kitabı tamamen rastgele gördüm. Bu aralar böyle bir tık farklı bir şeyler okumak istiyordum ve bu kitabın kurgusunun da
Picasso ve aşçısı ilk bakışta biraz karmaşa yaratabilir. Bir sanatçı ile bir aşçı kurgusal bir roman içerisinde nasıl bir araya geldi gibi sorular da çok doğal elbette. Ancak beklenmedik şeylerin güzelliği de burada devreye giriyor. Kurgusal dahi olsa dönemin Fransa'sına gidip gerçek anlamda Picasso'ya yemek yaptığınızı hayal edebilirsiniz. Aubray tarafından yazılan bu roman 1936 ve 2016 yıllarında yaşayan iki aile üyesinin gözünden bakmayı sağlıyor olaylara. 1936 yazında ana karakterimizin Picasso'ya yemek yapmaya başlaması ve ardından gelişen olayların 2016 yılında nasıl nüksettiğini hep birlikte görüyoruz. Sadece bir roman değil aynı zamanda hem Picasso'yu hem Fransa yemeklerini hem de bu kurgusal olduğuna inanamayacağımız keyifteki hikayeyi bir araya getiren harika bir eser.
Yaz kitabı diyebiliriz bence. Plajda okumalık, eğlenceli, dertsiz. 3 nesil kadın kahramanlarımız var. Kendini tanıma yolculuğu biraz, biraz heyecanlı bir arayış.
Akıcı, kolay okunabilir, yemekleri ve muhteşem manzaralarıyla içinizi açacak bir roman. Bir deniz kenarında, bir yaz akşamında sizi alıp Fransız Rivierası'na götürecek.
Bir de belki okuduktan sonra Picasso' yu o kadar da sevmezsiniz...