Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cemile Aytaç

Cemile AytaçBinbir Vecize yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
0
Okunma
0
Beğeni
913
Görüntülenme

Hakkında

Mart ayının çok soğuk bir gecesi Nevşehir’de doğdu. Cemile Aytaç için çocukluk, sevilenlerin geride bırakıldığı, bir kentten başka bir kente göç etmenin doğal koşul olduğu, ailelerin parçalandığı, özlem ve gurbetin ağır bastığı günlerdir. İki yaşında ailesiyle birlikte İzmir’e göç etmiş, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine, ailesi kendisini tekrar Nevşehir’e yollamıştır. Cemile, ilk savaş tedirginliğini, orada, teyzesi ve dayısının yanında duydu. Üç yıl, ailesinden uzak, Nevşehir’de kaldıktan sonra, İzmir’e tekrar döndü. 15 Mayıs 1919 Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece yarısı, İzmir’in işgal edildiği sabah, henüz 10 yaşındaydı. İşgal sabahının tüm acısını, aile bireyleriyle birlikte yaşadı. İzmir Misaki Milli Mektebi’nde çok başarılı bir öğrencilik yaşamı oldu. Okulun kapısına asılmış olan işgal güçlerinin bayrağı o güne dek olan yaşamının en acı deneyimiydi. Bayrağın her sabah yüzüne değecek hizada asılmış olmasını içine sindiremiyor, işgal sabahı kaybetmiş olduğu aile fertlerine yapılanları unutabilmek için olanca gücüyle kendisini derslerine veriyor, kütüphanedeki tüm dünya klasiklerini okuyor, Türkçe’yi ifadede ve yazmada göstermekte olduğu olağanüstü başarı öğretmenlerinin dikkatini çekiyordu. Onlara göre Cemile, Türkçe öğretmeni olmak için yaratılmıştı. Ve Cemile, o güne dek olan yaşamının en büyük çoşkusunu 9 Eylül sabahı yaşadı. Kordon’da Mustafa Kemal’i gördü. Türk bayrağı göndere çekilirken, kalbi sıkıştı, fenalaştı. Kendine geldiğinde, komşu hanımları günlerce Türk askerlerine vermek üzere hazırladıkları limonatadan ona da içiriyorlardı. Yaşamındaki en büyük isteği öğretmen olabilmekti. Cumhuriyet ile birlikte İzmir Muallim Mektebi’nin çok zor sınavını kazandı. Ailesini ikna etti ve idealindeki mesleğe ilk adımını atma olanağını buldu. Muallim mektebine Reşat Nuri’nin “Çalıkuşu” romanı adeta bir bomba gibi düşmüş, bambaşka bir moral kaynağı olmuştu. Reşat Nuri, bu romanında yalnızca işgal altındaki topraklarımızı kurtarmakla kalmıyor, adeta Feride’yi, Anadolu’ya Atatürk devrimlerinin bir temsilcisi olarak yolluyordu. Ve, muallim mektebi öğrencilerinin her birisi Çalıkuşu’nun Feride’si olabilmek için can atmaya başlamışlardı. Nitekim, mezuniyet günü gelip de, sıra 44 Cemile’ye geldiğinde titreyen elleri ile kurasını çekti, küçük kağıdı heyecanla açtı ve içinden “İzmir” çıktı. Olanca gücüyle zarfı torbaya “Anadolu’yu isterim” diyerek geri attı. Ancak, yapılacak bir şey yoktu. Kurada İzmir çıkmıştı. İlk öğretmenliğe kendi okulu Misaki Milli’de 5’inci sınıf öğretmeni olarak başladı. 1930 yılında, eğitim müdürü Şevket Süreyya Aytaç ile evlenmiş ve Anadolu yollarına birlikte düşmüşlerdi. Eşi, Cemile’yi dışarıdan sınavlara girerek orta eğitime geçmesi konusunda çok teşvik ediyor ve geceleri ona değişik kompozisyon konuları vererek özel olarak çalıştırıyordu. Cemile, İstanbul Üniversitesi kapısına geldiğinde, eşine vazgeçtiğni ve sınava giremeyeceğini söyledi. Şevket Süreyya Bey her zamanki hoşgörüsü ile onu sakinleştirdi ve Cemile sınava girdi. Bir sonraki gün, okulun kapısındaki listede adı birinci sıradaydı. Sözlü sınav ise, Cemile için başlı başına bir heyecandı. Her biri ünlü, her birinin çalışmalarını ezbere bildiği edebiyatçılar, Fuat Köprülü başkanlığındaki 12 kişilik juride toplanmışlardı. Cemile 150 kişi arasından sınavı kazanan 11 kişi ile birlikte orta eğitime geçti. Orta eğitimde yıllar birbirini kovaladı. İstanbul’da olduğu yıllarda Taksim ve Fatih Meydanlarında konuşmalar yaptı, her hafta İstanbul radyosunda canlı yayın programlara katıldı. Yaşamının, hiç kuşkusuz ki en unutulmaz anı, henüz 28 yaşındayken, Elazığ Halkevi’nde Mustafa Kemal Atatürk’ün karşısına çıkmasıydı. O günleri Cemile torunlarına hep anlatmıştır ve torun çocuklarına anlatmaya devam etmektedir: “1937’de Atatürk’ün Elaziğ’a geldiği gece, halkevinde verilen yemeğe eşim kültür müşaviri, ben de öğretmen olarak davetliydik. Atatürk o gece, Elaziz’ın adının değiştirilmesini, ‘Elazığ’ olmasını istedi. Tarihi karardan sonra konuşmalar yapıldı. Fazıl Ahmet, İsmail Müştak şiirler okudular. Atatürk, Abdullah Alpdoğan Paşa’ya; “Hep benim misafirlerim okudular, ev sahiplerinden de birşeyler bekliyoruz” deyince, Abdullah Paşa ayağa kalktı ve “Cemile Hanım” dedi. Çok şaşırdım, çok heyecanlandım. Ellerim, ayaklarım titremeye başladı. Kalktım, Atatürk’ün huzuruna doğru yürümeye başladım. Bu yaşamımın en mutlu davetiydi. Aklıma, hiçbir şey gelmiyor, işgal yılları bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor, dünya adeta ayaklarımın altından kayıyordu. Atatürk ilkelerini canla başla benimseyen bir öğretmen olarak, 1934 yılında Ankara Kız Lisesi’nde öğretmenken halkevinde yaptığımız bir müsamerede okunmak üzere Atatürk için ‘Yürüyoruz’ adlı bir parça yazmıştım. Ezberimde olduğu için, etrafımdakileri görmeden, bütün gücümle ‘Yürüyoruz’u okudum. Bitirdiğim zaman, Şükrü Kaya Bey, beni Atatürk’ün yanına götürdü. Atatürk bana, ‘Cemile Hanım, en büyük gururum sizlersiniz, böyle kadınları olan bir millet ebediyen yaşayacaktır. Vatan sizlere emanettir’ dedi. Gözyaşlarımla mukabele ettiğimi hatırlıyorum.”
Unvan:
Türk Öğretmen, Yazar
Doğum:
Nevşehir, Türkiye
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Reklam
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok