Birliğin mevcudu dört yüz sekseni bulmuştu.
İşte biz böyle örgütlenirken Yunan bu sırada İzmit'teydi. O günlerde yırtık pırtık giysili bir köylü kadını pazara öte beri getirip satıyor, akşam olunca şehirden ağır sandıklar alarak esrarengiz bir şekilde çıkıp gidiyordu. Bu kadın iki defa gelip gitmiş dönerken altışar sandık götürmüştü. Üçüncüde bu şüpheli kadını suçüstü yakaladılar. Sandıklar cephane sandığı idi. Bu kadın bendim. Ben Kara Fatma!
İdealinde bir memleket ufku vardı. Türklüğün tarih içindeki yüceliklerini düşünür, ışıltılı geleceğinin tuğlalarını döşeyenlerden olmak isterdi. Derdi tasası Türklüktü.
Esenlikler! Ülkemizin içinden geçtiği şu zorlu süreçte biraz da olsa kafamı dağıtmak, içimde dolup lakin taşacak yer bulamayan hislerimin en sonunda beni çürütmemesi için bu yazacaklarımı kaleme alıyorum aslında. Sözlerime başlamadan evvel tekrar tekrar başımız sağ olsun.
Bakıldığında yeni yıla hiç de güzel hisler barındırarak girmedim ve bir ay