Birçok bağlamda ulema, şeriatın kavramlarını ve ıstılahlarını devletin uygulamalarına alan açmak için esnettiler. Böylece kendilerinin de bu alanlardaki otoritelerini ve yetkinliklerini muhafaza ettiler. Bu eğilim “Sünni realizmi' olarak adlandırılmıştır...
Patricia Crone, Sünni realizminin siyasi teorisinin hükümette ahlak ve adalet konularında nötr olduğuna işaret etmiştir... Ortaçağ fukahası için, şu halde, Medine Ötopyası belki bin yıl sonra tekrar gerçekleştirilebilecek mesihi bir rüyadır. O zamana kadar hükümete dair adalet standartları askıya alınmıştır.”
Aslında referans sistemi şeffaf, ahlaki ve hukuki işletilirse yararlıdır. Adayları doğrudan tanıyan yetkili ve ilgili kişilerce yazılan, başvuru dosyalarına eklenen, idari işlemlere dayanak özelliği taşıyabilecek, profesyonel veya kişisel referans mektuplarını uygun, hatta gerekli gördüğümü belirtmeliyim. Mevcut torpil uygulamasının adayın zihnine vurduğu mühür ise şöyledir: "Ne kadar yetkin olursan ol, biz seni sosyal açıdan kabul etmedikçe bir insan ve hukukçu olarak yetersizsin”. Alt mesaj ise şöyledir: "Mesleki kusurlarını sosyal çevrenle telafi edebilirsin. Sosyal pozisyonun sayesinde mesleki kabiliyetsizliğin görmezden gelinir”.
Peki nasıl bir eğitim sistemi öngörülebilir? Fikrimizce Amerikan modeli daha başarılı bir hukuk eğitimi sağlamaktadır. Bu modele göre, hukuk fakültesine girmenin şartı herhangi bir alanda lisans diplomasına sahip olmaktır. Hukukun kendi alanına hapsedilmiş bir uğraş olmadığı, aksine pek çok bilimle iç içe olduğu göz önüne alınırsa, bu yaklaşım oldukça makul ve işlevseldir. Teknik hukuk bilgisi genelde toplumu ve özelde ise bireyleri anlamak ve ilgili uyuşmazlıkları çözmek için yeterli olmayacaktır. Bu nedenle toplumu, dünyayı ve bireyleri anlayan uygulayıcıların hukuka yaklaşımı, sadece teknik hukuk eğitimi görmüş uygulayıcıların hukuka yaklaşımından oldukça farklı olacaktır. Aynı yaklaşım lisansın fen bilimlerinde yapılmasının önemi üzerine de sergilenebilir. Günümüzde teknolojinin günlük yaşamımızı kuşatması ve sermayenin iyice küreselleşmesi nedeniyle gerek hukuk alanında gerekse devlet yönetiminde teknik alanda uzmanlaşmış kişilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ekonomi, mühendislik, iktisat gibi alanlarda lisans tamamlayan hukuk uygulayıcılarının karşılaştıkları bir problemi sadece hukuk lisansı olan uygulayıcılardan çok daha farklı yaklaşımlarla ele alacağı kesindir.
Osmanlı Devleti, sorunlu İslam anlayışı sorunlu devlet zihniyetinin tepesinde iken yıkılmıştır. Bu sayede İslam zan altında kalmaktan kurtulmuştur çünkü bozukluklar laik sisteme atfedilir olmuştur. Öyleyse ahlaki/vicdani/insani öncelikten yoksun olan skolastik fıkhın Türkiye'nin veya dünyanın başına geçmesi muradımız olamaz. Böylesi bir çizgide İslam bayraktarlığı yapanlar öz hanelerindeki bin türlü teseyyüp sebebiyle İslam antipatisi oluşturmaya, zararlar vermeye hal-i hazırda devam etmektedirler.”
Biri fakülteden çıkıp meyhaneye, diğeri fakülteden çıkıp camiye giden iki Türk hukukçusunun hukuk nosyonlarının arasında kayda değer bir fark yoktur. İkisi de aynı köksüz fakat kısa vadede menfaatli hukukun teknisyenidir. İkisi de otoritecidir, hükümcüdür ve ahlâk boyutundan uzaktır.
hukuk eğitimi alan, meslek olarak hukukun göbeğinde olan, toplumsal uyum, hakkaniyet ve adaleti öncü ve öncelikli ilke edinen, adalet arayışında olan herkesin okuması gereken bir eser.
Hukuk ZihniyetiDoç.Dr.Emir Kaya · Siyasal Yayınevi · 201811 okunma
Bir dostun anlatımıyla tanıdığım bu 146 sayfalık kitabı, beğeniyle okudum.
Başta hukukçular olmak üzere herkes okumalı.
Evrensel ve hukuki normların nasıl heba edildiğini, hukuk kültürünün nasıl topluma mal olması gerektiğini anlatıyor.
Yazarın, hukuk zihniyeti adlı kitabını da okuyacağım.
Kitap hayattır, gözlüktür, tekerdir.
Amacı olanı, idealiyle buluşturur.