Güzel bir söz sarfetmiş bulundum. "Maneviyatın dem tutması." İnsan olarak aslında en büyük eksiğimizin sevgi olduğunu düşünüyorum. Maneviyatın temeli zaten sevgidir. Bunu saf bir şekilde kalbimizde var edebilmemiz, sadece iyi insanların yapabildiğini düşündüğüm bir olaydır. Bu sevginin en yararlı hali tabiki de karşılık bulduğu halidir. Tek başınada kalbi güzelleştirir ama yorar. Çünkü mutluluk, tek bir kalple ulaşılabilecek Bir şey değildir. Her kalbin mutluluğu başka bir kalpte gizlidir. Sadece aşk olarak adlandırmadığınızı düşünüyorum. Manevi bağlar çekirdekte hep iki kalp bulundurur. Bağların kuvveti sevginin derecesinde midir yoksa sürekli ve sonsuz oluşunda mı?
Bana göre sürekliliği daha güvenli elbette. Kısacası iki kalp ortak paydada buluşup mutluluk kapısına eriştiğinde, kapının ardındaki yolda önemli değildir azlık çokluk. Emin olabildiğimiz en kesin yargı mutlu olunacağıdır ki bu, tek
başına yeterlidir. Evet umarım maneviyatınızın dem tuttuğu bir kalp ile karşılaşırsınız. Benim gibi demli seviyorsanız işiniz zor bilesiniz.
Aşk nedir diye sorsaydınız tek cümleyle tarif edemezdim
size. Kalbinizde yer edinenin kalbinde yer edinebilmenizdi
biraz. Sesinde yaşadığınız heyecanın tarif edilememişliği.
Gözlerine uzun uzun bakmaya çekinirken gözlerine bakama-
dığınız her an ise huzursuz olmaktı.
Özlemekti...
Onunla herhangi bir yolla iletişim kuramadığınız için
boğulmaktı. Geçen her saniyede acı çekmekti nedensiz.
Dindirememekti...
Onu göremediğiniz, duyamadığınız ve ne yaptığını bil-
mediğiniz her anı zindan etmekti kendinize. Ona olan
doyumsuzluğunuzu onsuz bastırmaya çalışmaktı...
Tıpkı su altında nefes almaya çalışmak gibi, yokluğunda
boğulmaktı. Hayallerine sarılmak, ama üzülmekti hayalden
ibaret yalancı kavuşmalarda. Her gece yatak denen zindanda
yastık görünümlü betonlara baş koymaktı. Ağlamaktı içten
içe... Hasretinden çürütmekti içinizi ve yeşeren umutlarınızı.
Yarınları karanlık bir gün görmekti. Doğan her güneşi
simsiyah görmekti. Bir daha hiç mavi gök görememekti.
Mutluluk kelimesinin anlamını yitirmekti. Yaşamaktı ruhsuz
ve bilinçsiz yada yaşayamamaktı onsuz... Ve tüm bunlar olu-
yorken ölememekti bu acının döngüsünde veyahut kavuşa-
mamaktı, sizi iyileştirecek o kişiye...
Bu kitap Ona Dair...
Sevmek...
Adanmak bir ömür,
Bir hissin uğruna güvenmek,
Ve teslim etmek bir yaşamı...
İnanmak...
Başka bir kalpte doğmuş aynı hisse,
Hayat adı altında sunulan tek şansı kullanmak,
Ve tüketmek zamanı belirsiz bir sonla.
Korkma prenses...
Derdin ya hep ne zaman çok mutlu olsam,
Kaybolup gider ellerimden.
Kısa sürer sevinmelerim...
Ben gitmem prenses,
Ben gidemem.
Yitmem ellerinden,
Vazgeçmem bir an olsun seni mutlu etmekten.
Bedenim göçer belki ama,
Gönlüm gönlünden vazgeçmez...
Bırakmaz ruhum, ruhunu.
Düşüncelerim sensizliğe tahammül edemez...
Duramam zaten seni merak etmeden.
Görmesem iyi olduğunu aklımı yitiririm.
Duymasam sesini, kelimelerin dokunmasa kalbime,
Yapamam, yaşayamam.
Var olmadığın bir hayata anlam yükleyemem.
Ve sevginden uzakta anlam bulamam.
Demem o ki ; benim hürriyetim senin gülmelerindeyken,
Senin yüzünde gülücükleri eksik edemem...
Sevmek,
Kendini görmek birinin kalbinde...
Durmadan onu düşünmek.
Onunla gülüp, onunla ağlamak.
Hayatının merkezi yapmak onu.
Var olmadığı bir an bile düşünememek.
Ve bağlanmak, kendi ellerinle düğümlemek kendini.
Onsuz olamayıp onunla sonsuz olmak...
Dokunmak kelimelerle kalbine, edebi olmak.
Sarılmak ruhuna, ruhunla ebedi olmak.
Ve bir ömür birlikte mutlu olmak.
Kendini ona katmak, nefesine nefes olmak.
Sarmak çevresini, ona kalkan olmak.
Korumak sonsuz saadeti...
Karışmak maneviyatına.
Onunla birlikte döngü olup,
Sonsuz sevgiler doğurmak...
Aşkı size kimse öğretemez..
Sevmeyide...
İçinizde, en derinlerinizde ortaya çıkan tarifsiz bir histir önce. Sonraysa içinize sığdıramadığınız bir duygudur.
Bir gün aşk kapınızı çaldığında, tüm hayatınızın değiştiğini göreceksiniz. Önceden tüm adımlarınızı yaşamınızı sürdürebilmek için atarken, artık adımlarınızı onsuz bir an bile geçirmemek için atacaksınız. Aşkınızı haykırırken sarf ettiğiniz hiçbir söz ve yaptığınız hiçbir eylem sizi tatmin etmeyecek. Hep konuştukça daha fazlasını anlatmak isteyecek ve her kelimede en direnlerinizdeki hislerle en derinlere dokunmak isteyeceksiniz. Her seslenişinize bir mânâ ve her bakışınıza da başka bir anlam katacaksınız.. Bazen söyledikleriniz, bazen bakışlarınız, bazense yaşadığınız aşk size sebep olacak..
İçinizde ki aşkın beraberinde getirdiği her duyguyu aynı bu kitapta olduğu gibi şiirlere dökeceksiniz.
Benim hikayem "Seni Seviyorum" ve "Özlemek" adlı İki Akrostiş Arasında geçen bir dışa vuruş. Ya da siz ne ad verirseniz.