Necip Fazıl; büyük mustarib, fikir ve aksiyon dehası, ilim ve hikmet adamı, ihtilâl ve inkılâb sanatçısı. İslâm tasavvufu kanatları altında Batı tefekkürünü hesaba çeken ve büyük İslâm Rönesansının kapısı Büyük Doğu Fikrinin Mimarı. Salih Mirzabeyoğlu’nun deyişiyle “İdeali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun ‘"oluş" ıstırabını, İslâm’ın hakikatine nisbetle heykelleştiren adam!..”
"İrfanın iki yolu var. Biri kendi kaynaklarını doğurup onlardan, öbürü yabancı kaynaklardan irfana ermek…
Dava kendi kaynaklarını doğurmak olduğuna göre, ikinci yolu, birincisine çıkaran bir geçit sayalım. O hâlde irfana erme davasında ilk iş, herhangi bir dil çarşafına bütün dünya irfan yemişlerini silkelemek, o dile bütün dünya hakikatlerini konuşturmaktır. Böylece henüz yürümeye başlayan çocuk nasıl dilini döndürmeye ve mevzuunu seçmeye çabalarsa, milletler de yabancı mahsullerin bünyelerinde yapacağı karışmaları kendi hak ve hakikat telâkkilerinin mihveri etrafında yavaş yavaş sermayeleştirir. Nihayet öz irfanlarını içlerinden ifraz edebilecek kıvama ererler."
Bazı bürokratlarla görüşüyorum. Kendi kelekliğini örtmek için "Cenabı Allah İslam devleti kurma görevi vermemiştir" diyenler bile var.
Birçok bürokrat davanın güdücüsü değil, konjonktürün fahişesi olmuş durumda.
- "İslâm'a küfreden, Müslümanları aşağılayanlar bir tepki gördüklerinde hemen HOŞGÖRÜ mavalının arkasına sığınıyorlar. Oysa bunlar ortaya koydukları ile Anadolu insanına ve onların inancına hoşgörü göstermeyip kin ve nefret kusmaktadırlar. Anadolu insanı bu tiplere değil hoşgörü göstermek insan muamelesi bile yapmamalı, bir domuza, bir çakala, zehrini akıtmak isteyen bir yılana, pedofili hastası bir sapkına, onlarca kişiyi katletmeyi marifet bilen bir katile ne yapması gerekiyorsa bu alçaklara da onu yapmalıdır. Çünkü bunlar toplumun hem şimdisini hem geleceğini iğfal etmektedir..."
-
Avustralya kıtası keşfedilmeden önce, bütün kuğular beyaz olarak bilinirmiş. Ne zaman ki Avustralya kıtası keşfediliyor ve tek bir siyah kuğu görülüyor, o zamana kadar kuş bilimcilerin deney ve gözleme dayalı tüm buluşları da çöküyor.
Bunun gibi Salih Mirzabeyoğlu da asrımızın siyah kuğusudur
Kitapta gördüğüm daha doğrusu öğrendiğim şey hayatın diyalektik içinde insana kurtulmak için bir fırsat verdiği bu fırsatı kullanmak için bir tohum gibi yeşermeyi bazen beklemek gerekiyor