Baba Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkartmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünüyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti onu bu hafta sonu sinemaya götürecekti. Canı dışarı çıkmak istemediği için bir bahane uydurması gerekiyordu sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara
ayırdı, sonra oğluna "eğer bu haritayı bir araya
getirebilirsen seni sinemaya götüreceğim" dedi.
İçinden de "oh be kurtuldum! En iyi coğrafya
profesörünü bile getirsen bu haritayı eski hâline
getiremez!" diye geçirdi.
Aradan on dakika geçtikten sonra çocuk
babasının yanına koşarak geldi ve "baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz" dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gör-
düklerine de inanamadı ve bunu nasıl yaptığını
sordu. Çocuk , "bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı, insanı düzelttiğim zaman
dünya haritası da kendiliğinden düzeldi" dedi.
Evet, insanı düzeltirseniz bütün dünya da
düzelir.
Edison'un, üzerinde çalıştığı elektrik ampulün
içine koyacağı tel için 200'den fazla maddeyi
denediği söylenir.
Bir gün kendisine:
- Bugüne kadar 200'den fazla maddeyi denedin, yine de başaramadın. Neden bu işten vazgeçmiyorsun? denilmişti.
Edison'un cevabı düşündürücüydü:
- Hiç de değil! Ben 200 maddenin ampul teli
olarak kullanılamayacağını keşfettim. Yakında, ampulü ışıklandıracak teli de bulacağım.
Başarının önündeki en büyük engel, yılgınlık ve kararsızlıktır. Azimli ve kararlı olmak,
başarının temel şartıdır.
Köyün birinde kuraklık olmuş... Ne tarlaları
canlandıracak, nede hayvanların içebileceği bir damla su varmış... Tam bir kuralık havası hâkimmiş. Çaresiz köylüler, çareyi Hak kapısında aramışlar...
Çoluk çocuk herkes toplanmış, yanlanna hayvanlarını da alarak, yağmur duası için kırlara çıkmışlar...
Köyün imamı eşliğinde tövbe ve istiğfar edip
Allah'tan merhamet dilemişler. Henüz onlar ellerini indirmeden, Allah'ın inayetiyle gök gürlemeye başlamış.
Köy halkı da sağanak yağmur alanda sırılsıklam olmuş. Sadece şirin bir kız çocuğu ıslanmamış!
Çünkü dua edince yağmurun yağacağına bir tek o, gönülden inanmış ve yanına minicik şemsiyesini
almış.
Bir gazeteci, kariyerinin zirvesine çıkmış bir
yöneticiyle görüşüyordu. Söyleşinin bir yerinde, gazeteci:
"Başarının sırrı nedir sizce?" diye sordu.
Cevap çok kısaydı:
"İki kelimedir."
"Peki, o iki kelime nedir efendim?"
"Doğru kararlar."
"Peki, doğru kararlar nasıl alınır?”
"Bir kelimeyle."
"O nedir peki?"
"Tecrübe."
"Peki, bu tecrübe nasıl elde edilebilir?"
"İki kelime ile."
"O iki kelime nedir?"
"Yanlış kararlar."